Gaza gelmek...

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e, ayağını topraklarımıza değdirir değdirmez, ülkesinin Ankara'daki büyükelçiliği, ‘‘Türkleri övün’’ diye bir not iletmiş.

Notta, söylediği zaman halkın sempatisini çekebilecek, Türk toplumunun özelliklerini bildiğini ortaya koyacak örnekler varmış:

‘‘Turkey is a very nice country’’ (Türkiye çok güzel bir ülke), ‘‘Turkey is a model country’’ (Türkiye model bir ülke) gibi...

Ankara'daki arkadaşlarımız, ‘‘Cheney'e verilen bilgi notu, eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın iki yıl önce Meclis'teki konuşmasında Türkçe cümleler kullanmasının ve Atatürk'ün sözlerinden alıntılar yapmasının sırrını da açığa çıkarmış oldu’’ diyorlar.

Önce belirtelim:

ABD'nin Ankara Büyükelçiliği eğer Bay Cheney'e böyle bir bilgi notu vermemiş olsa, herhalde ‘‘Elçiliğin görevini tam yapmadığı’’ söylenebilirdi.

Kaldı ki sadece Bay Cheney'e değil, herhangi bir lidere (hatta yurtiçi gezilerinde parti genel başkanlarına da) böyle gideceği yere varmadan önce bilgi verilir, yörenin övülecek tarafları anlatılır, değinilecek sorunlar ve çözüm yolları da öneri olarak sunulur. Gerisi o liderin ferasetine kalır. Beceri sahibiyse o konuları çok iyi biliyormuş, üzerinde uzun süre çalışmış, çözümler üretmiş gibi görünür, puan toplar. Yeterince beceri sahibi değilse biraz ‘‘Fransız’’ kalır.

Kısaca biz ‘‘Bilgi Notu’’nun verilmesinde değil, tuhaflığı kendimizde görüyoruz:

Gerçekten sevgili milletimiz dışarıdan bir yabancı gelince bizimle ilgili iyi bir şeyler söyleyecek mi söylemeyecek mi diye ağzına bakar. Aslı olsun olmasın, iyi bir şeyler söylediğine ilişkin haberleri okuyunca yahut öğrenince bayılır, ‘‘İşte bir dostumuz daha var’’ havalarına girer.

Bu düpedüz kolektif bir aşağılık kompleksi sorunumuz olduğunu gösterir, gelenlerin Türkiye'yi sevdiğini, bizim ne kadar aslan ne kadar kaplan olduğumuzu bir bakışta anladığını filan değil...

İçi boş, ama ambalajı güzel laflarla bizi -deyimi hoş görün- gaza getirirler. Bir bakarsınız, ‘‘21'inci asrın en umut veren ülkeleri’’ listesinin başına gelmişiz. Ertesi gün ‘‘Büyüyen 10 Pazar’’ (10 Emerging Markets) içinde sayılmışız. Söyleneni de irdelemeyiz. Örneğin neden ‘‘pazar’’ oluyoruz da ‘‘üreten ülke’’ kategorisine girmiyoruz, demeyiz. Övüyormuş gibi görünürken aslında bizi yerdiklerini görmezden geliriz.

Biz ‘‘Aslan Türkler! Dünyaya kahramanlık dersi verdiler’’ dedirtmek için 1950-53 arasında Kore'de 1000'den fazla evladığımızı toprağa gömüp gelmiş bir milletiz.

İyi de bu kadar saf olmaya mecbur muyuz?
Yazarın Tüm Yazıları