TÜRKİYE ile ilgili "İlerleme Raporu"nun Avrupa Parlamentosu’nda (AP) dün 528 oyla kabul edilmesine Devlet Bakanı Egemen Bağış sevinmiş.
Bakana biz de katılalım dedik. Lakin raporu okuyunca aklımıza tüm koyunları kurda kaptıran çobanın kafasından aşağı bir bakraç dolusu yoğurt boca edilince söylediği geldi:
"Alnımın akıyla hesabı verdim" demiş.
Tabii rapora Egemen Bağış’ın bulunduğu yerden bakınca, iyimser şeyler söylemek için sebepler bulabilirsiniz. Nitekim o da öyle yapmış. Örneğin, "1915 olaylarının" raporda ele alınmayışından memnuniyet duymuş.
Haklıdır.
Gerçi bu konu AP tarafından daha önce kaç kere ele alınmış ve karara bağlanmıştır. O nedenle bu defaki rapora girmesi ile girmemesi neyi değiştirir, tartışılır ama, yine de girmemesi iyidir.
Keza raporun PKK’ya gizli gizli arka çıkarmış gibi bir hava vermemesi de yerinde olmuştur.
Ama raporda Egemen Bağış’ın iyi okuması gereken başka hususlar da var.
Hadi Rum yönetimini tanımaya zorlayan ibareleri de geçelim ama bu konuda gelişme olmazsa "üyelik müzakerelerinin çok olumsuz etkileneceği" uyarısını yok mu sayalım?
İşlerin zaten iyi gitmediği de daha raporun başında, "Türkiye’deki reformların üçüncü yıldır çok yavaş gittiği" belirtilerek vurgulanıyor.
Asıl önemlisi de Avrupa Birliği Komisyonu ile Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’deki rejimin geleceği hakkında kaygı duymaya başladıklarını gösteren ifadeler:
"Basını özgür olmayan" bir demokrasiyi eğer biz icat edeceksek o başka. Ama belli ki gerek Avrupa Birliği Komisyonu gerekse AP çevreleri Türkiye’de sadece basını değil, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "ezmeyi" aklına koyduğu her kesimi hedef alan bir korku atmosferinin yayıldığını yeni yeni görüyorlar.
Rapor nereden uydurduysa, "Türkiye’deki basın özgürlüğünün garanti altına alınmış olduğunu" söyledikten sonra "Türkiye’nin devam eden demokratik dönüşümünün de en temel ilke(si) olarak, basın özgürlüğüne gerçek anlamda saygı gösterilmelidir" diyor. Buna karşılık AB’nin "Genişleme"sinden sorumlu Komiseri Olli Rehn’in AP görüşmelerinde, "Basın özgürlüğü konusunda işlerin iyi gitmediği yönünde elimize çok sayıda rapor ulaşıyor" dediği bildiriliyor.
Egemen Bağış’ın bulunduğu yerden bakınca belli ki bunlar görülmüyor. O yüzden kendisini "yüzünün akıyla hesabını vermiş çoban" gibi rahat hissediyor.
Aslında galiba daha açık olmamız lazım... Kanımızca Avrupa Birliği çevreleri bugünkü siyasi iktidarın zihninde artık Avrupa Birliği diye bir hedef bulunmadığını görürlerse iyi ederler. Çünkü bu iktidar -daha doğrusu Başbakan Tayyip Erdoğan- "Ben milletten istediğim her şeyi yapma yetkisini alırsam, AB’ye filan ihtiyacım kalmaz" diyor.
Nitekim 29 Mart seçimine biraz da o nedenle çok asılıyor. Hele bir de oylarını artırırsa hepimiz anlayacağız Tayyip Erdoğan’ın neyin ardında olduğunu.