Evet ama nasıl?

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) TBMM Meclis Grubu’nda, ‘Ülkemizi ileri ülkeler arasına ya katacağız, ya katacağız; başka çıkışımız yok’ demiş.Bu Büyük Atatürk’ün Türk ulusuna gösterdiği ‘çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak’ hedefiyle örtüşen bir söz. Ama önemli olan bu hedefe nasıl ulaşabileceğimizdir.Gerçek şu ki, 1923-50 arasında yapılanlar Türkiye'nin çağdaş uygarlığı yakalaması için gerekli altyapıyı hazırlamıştı. Ama bu altyapı 1950 sonrası iktidarlar tarafından kullanılamadığı gibi hayalci ve israfçı politikalar Türkiye'yi çağdaş uygarlığı yakalama yarışından kopardı. Nitekim 1950'lerde Türkiye ile hemen hemen aynı ekonomik, sosyal ve teknolojik düzeyde olan ülkeler (örneğin Yunanistan, İrlanda, Güney Kore, Portekiz) jet hızıyla ilerlerken Türkiye borca boğuldu. Şimdi Başbakan Erdoğan, 17 Aralık tarihli Avrupa Birliği zirvesinde, Türkiye ile AB arasında üyelik görüşmelerine başlanmasına karar verilirse, önümüzdeki dönemde, bugüne kadarkinden daha yoğun bir tempo ile çalışmamız gerektiğini söylüyor. Bu süreç içinde demokrasimizi tıkır tıkır işler hale getirmemiz, ilerlememizin önündeki engelleri ve devlet yapısındaki hantallığı ortadan kaldırmamız gerektiğini vurguluyor.Bunlar da doğru bir saptamalardır.Demokrasi deyince, Sayın Başbakan'a düşen, lafla idare etmek değildir.Gerçi Sayın Başbakan engellemeye kalksa bile demokrasiyi gelişmekten artık ne o ne de başka bir güç alıkoyabilir. Ama ona düşen öncülük rolüdür. Bunu da "Siyasi Partiler Yasası"nı gecikmeden ele almak, parti içi demokrasiyi yerleştirecek değişiklikleri bir an önce yapmak suretiyle başlatabilir. Hemen ardından, uygulanan yüzde 10'luk baraj dahil birçok yönden eleştirilen milletvekilleri seçimi yasasını ele alması gerekir. Oysa AKP iktidarının nerdeyse ikinci yılı doluyor ama hálá bu yasalardan ne söz eden, ne de Erdoğan'ın bu konuyla ilgili niyetlerini bilen var.Demokratik işleyişi düzeltmeye yetmese de bunlar çok önemlidir.Sayın Erdoğan'ın devlet yapısındaki hantallıktan şikayetlerini sık sık duyuyoruz. Kızılcahamam toplantısında "bürokrasinin kendisini bile aldattığını" söylediğini anımsıyoruz. Bunlar da doğrudur. Yeri gelince ayrıca yazacağız ama, şimdilik şu kadarını söyleyelim:Bürokrasi gereklidir ama işleyiş, vatandaşa zorluk çıkarma anlayışına göre değil, vatandaşın sorununu çözme amacına göre yeniden düzenlenmelidir. Oysa bizdeki bürokratik zihniyet Osmanlı döneminde ne ise, üç aşağı beş yukarı bugün de odur. Tüm işleyiş vatandaşa güvensizlik temeline dayalıdır.Keza tüm işlemler yanlış yapan, görevini yapmayan veya kötüye kullanan bürokratı sorumluluktan kurtarma amacına dönüktür. Onun da sonucu budur.Bazılarının pek umut bağladığı Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasarısı da bu açıdan bir yenilik içermemektedir.
Yazarın Tüm Yazıları