TAM bir hayal projesi olan Milli Görüş, nihayet kendi kendini dinamitleme noktasına geldi: Bildiğiniz gibi 11 Temmuz günü toplanan olağanüstü Saadet Partisi Kongresi’nde Genel Başkan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, yıllardır partili herkes gibi taşımaya mecbur olduğu “Milli Görüş” safsatasından kurtulmaya kalkınca kıyamet koptu.
Kurtulmuş’un Necmettin Erbakan’ın Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Temel Karamollaoğlu, Fehim Adak gibi 70’lik şakirdlerini (çıraklarını) Parti Genel İdare Kuruluna almayıp listeyi partinin genç isimlerinden oluşturması kavgayı açığa çıkardı.
Hele Erbakan’ın oğlu Fatih ile kızı Elif’in listeye alınmamış olması, “Erbakan hanedanının” hazmedemeyeceği kadar büyük bir suçtu.
Nitekim Fatih Erbakan, listeye alınmamış olmasını, siyasi yaşamın olağan tablolarından biri gibi algılamadığını/algılamadıklarını, Akşam gazetesine verdiği mülakatta şu sözlerle açıkladı:
“Bizim üzüldüğümüz, davamızın liderine, önde gelen isimlerine yapılan itaatsizlik. Erbakan Hoca’ya bir itaatsizlik yapıldıktan sonra Fatih Erbakan listeye alınsa ne olacak, alınmasa ne olacak? Beni listeye alsalar bile durmazdım. Böyle bir davanın çizgisinden çıkmış, lidere itaat etmeyen yönetimde benim olmam doğru olmazdı.”
Gördüğünüz gibi önemli olan “tartışmak”, karşı tarafı ikna etmek filan değil, Şeyhin dediğinden çıkmak veya çıkmamak...
Şeyhin “Milli Görüş” dediği şeyin tutarlılığı var mı yok mu, önemli değil... Uygulanabilirliği söz konusu mu o da sorun değil...
Numan Kurtulmuş bir bilim adamı kimliğiyle tartınca çok muhtemeldir ki bu “Milli Görüş”ün bir tarihte Erbakan tarafından kurulan “Pancar Motor” fabrikası gibi tam bir fiyasko ile sonuçlanacağını görmüş olmalı.
Hele Erbakan’ın başbakanlığı sırasında “500 bin tank yapacak fabrika temeli atması” gibi hayali projelerini de dikkate alınca, o uyduruk “Adil Düzen”i parti arşivlerine yerleştirme zamanının geldiğine hükmettiğini tahmin ediyoruz.
Ama kongredeki kavga patlak verince söylediğimiz gibi, Erbakan’la mücadele etmenin, başka metotlar gerektirdiğini biliyor olmalıydı. Örneğin Erbakan’ın demokratlığının “kendisine tam bir itaat” kaydıyla söz konusu olacağını hesap etmesi gerekirdi.
Kurtulmuş gerçi parti içindeki isyanı son derece olgun bir tavırla örneğin siyaset etiği ile bağdaşmayan beyanları görmezden gelerek karşıladı. Hatta Necmettin Erbakan’dan randevu alıp kendisini ziyaret etti. Muhtemelen Saadet Partisi’nin kendisini yeni koşullara uydurması gerektiğini söyledi. Böylece Saadet Partisi’ni birlik ve bütünlük içinde tutabileceğini umuyor olmalıydı. Ama Erbakan’ın egosunun her türlü mülahazanın önüne geçtiğini, bu deneyimle bir kere daha gördü.
Şimdi Numan Kurtulmuş’u göstermelik olarak Genel Başkanlık’ta bıraksalar bile etrafını tamamen Erbakan zihniyetindeki kişilerle doldurmayı amaçlayan yeni bir Olağanüstü Kongre toplanacak. Ama bu kongre Kurtulmuş’un mu yoksa Milli Görüş’ün mü sonunu getirecek birlikte göreceğiz.