SADECE ne Tarhan Erdem ne de biz bu "seçmen kütükleri" meselesinin önemini savunuyormuşuz.
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’nın verdiği rakamların "Bu işin bir yerinde yanlış var" dedirtmesi yüzünden meğer CHP’sinden DTP’sine, şu sütun yazarından bu sütun yazarına birçok kişinin kafası karışmış.
Güvenilir seçmen kütüğü, sağlıklı bir seçimin ilk koşuludur ama tek koşulu değildir.
O sadece başlangıç noktasıdır.
Demek istiyoruz ki sırf önümüzdeki seçimin değil, bundan sonra yapılacak tüm seçimlerin de sağlıklı olabilmesi için yapılacak hayli şey var.
Konunun hukuk yönünden bir sakınca yaratmaması için öncelikle "seçmen kütüğü" düzenleme işine hükümetin veya herhangi bir bakanlığın burnunu sokmaması lazım. Şimdi ilan edilen seçmen kütüğü, İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğunda düzenlenen "Adres Kayıt Sistemi" esas alınarak oluşturulduğuna göre, bu yapılan çıkmaza girebilir.
Nasıl mı derseniz, söyleyelim:
Birileri yetkiyi aslında İçişleri Bakanlığı’na bırakan 5749 sayılı yasa hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürer ve bunu yargı denetimine sunmanın yolunu bulursa, konu Anayasa Mahkemesi’ne gidebilir. Oradan da "iptal" kararı çıkarsa işler karışır.
Bugünkü kuşaklar bilmezler ama bu konuları düzenleyen 298 sayılı yasa 1961 tarihli Kurucu Meclis tarafından kabul edilmeden önceki dönemde seçim hilesi, seçmen kütüğünde başlardı.
Hatta bu konuda yapılan yolsuzluklar yüzünden o dönemin İçişleri Bakanı, anamuhalefet partisi CHP’nin lideri İsmet İnönü tarafından "Kütük Bakanı" diye anılırdı. Nitekim 27 Ekim 1957 günü yapılan milletvekili genel seçiminin temiz ve dürüst olup olmadığı o yüzden uzun süre tartışıldı.
Lakin, 298 sayılı yasanın da sağlıklı bir sonuç vermediği, seçmen sayılarının her seçimde tutarsız bir şekilde karşımıza çıkmasından anlaşılıyor. Demek ki bu soruna sağlıklı bir çözüm bulunması kaçınılmaz bir ihtiyaç. Bu bir.
İkincisi, seçimlerde kullanılan oylarla ilgili rakamların değiştirilip değiştirilmediği kuşkusu, her seçimin en önemli tartışma konusudur.
Onun için alınacak teknik önlemler var mı yok mu, onu uzmanlar bilir. Ama bir gerçek var ki, buna en fazla dikkat etmesi gereken CHP, 22 Temmuz 2007 seçimine hazırlıksız yakalandığı için sonuçlara itiraz edememiştir. Çünkü örgütünü, rakamların bir üst kademeye dürüstçe aktarılıp aktarılmadığını, ilan edilen sonuçların gerçek rakamlara dayanıp dayanmadığını ortaya çıkartacak şekilde eğitmemiştir.
Oysa ülkenin en az 15-20 yerindeki rakamların akıbetini gizlice izleseler, gerçeği ortaya çıkartabilirlerdi.
Seçimin sağlıklı olmasının başka koşulları da var. Örneğin, seçimlerde yapılan harcamalarla ilgili olarak "paranın kaynağının açıklanması, harcamaya tavan konulması ve yapılmış harcamaların seçmene açıklanması, yasaya aykırı durum var ve seçimin iptalini gerektirecek kadar önemli ise, yetkili seçim kurulunun o seçim sonucunu iptal etme yetkisine sahip olması" sistemimizde yer alması gereken bir başka eksiğimizdir.