Paylaş
İşte o, içeriği hâlâ bilinmeyen “açılım” konusunda nasıl hazırlıksız idiyse, belli ki “Anayasa’da değişiklik yapma” konusunda da Adalet ve Kalkınma Partisi farklı durumda değil.
Onlar “Öyle mi olsun, böyle mi?” diye eveleyip geveleyedursunlar, -nitekim önerilerini gelecek haftanın ortalarından önce açıklayamayacakları anlaşılıyor- eski Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk’ün Demokratik Sol Parti (DSP) adına hazırladığı “Anayasa değişiklikleri önerisi” ortaya çıktı bile.
Nitekim DSP’liler, kendi önerilerine destek bulabilmek için CHP’den başlayarak Meclis’te temsil edilen tüm partilerle görüşme talep etmişler.
Elimizde DSP önerisinin ana çizgileriyle ilgili bilgi var.
Yeri gelmişken altını sevinçle çizerek belirtelim:
Bunların biri, ilk defa Basın Konseyi’nin 1990 yılında tanınmış Anayasa uzmanlarının yardımıyla hazırlayıp siyasi partilere sunduğu “Bilgi edinme hakkı”nın Anayasa’da yer alması önerisi.
DSP bu önerisini öteki partilere kabul ettirebilir mi bilmiyoruz ama “Bilgi edinme hakkı”nı ülkemizde dile getiren ilk kişi ve kurum olarak bu gelişmeden memnunuz.
Keza yıllardır savunduğumuz “İletişim Özgürlüğü” kavramının DSP önerisine girmesini çok önemsediğimizi, yaklaşık 250 yıldır “Basın Özgürlüğü” diye ifade edilen teorik yanlışın düzelmesi ihtimalini ortaya çıkardığı için, vurgulamak gereğini duyuyoruz.
DSP önerisinde başka ilginç hususlar da var. Örneğin “bir siyasi partinin kapatılmasına neden olan kişiler” için uygulanan “parti içinde siyaset yapma yasağı”nın süresi 5 yıldan 4’e yani bir yasama dönemi süresine indirilmeli deniyor.
“Partisinin kapatılmasına sebep olan milletvekilinin milletvekilliğinin düşürülmesini” emreden hükmün Anayasa’dan çıkarılması isteniyor.
Bunlar savunulabilir öneriler.
Ama önemlisi şu:
DSP de hem Anayasa Mahkemesi’nin hem de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısını değiştirmeyi öneriyor. Ayrıca her iki kurumun da üye sayısı artırılmalı diyor ama nedense asıl tartışma konusuna ışık tutmuyor.
Daha açık söylemek gerekirse, “Bu organların üyeleri nasıl belirlenecek?” sorusuna yanıt vermiyor. O zaman da “DSP yargının bağımsızlığını mı savunuyor, yoksa tam tersini isteyen siyasi iktidara destek mi veriyor?” sorusu yanıtsız kalıyor.
DSP’nin, “Cumhurbaşkanını Parlamenter sisteme aykırı şekilde halkoyu ile seçme usulünün terk edilmesi, seçme yetkisinin tekrar Meclis’e verilmesi” önerisi yerindedir. Çünkü Cumhurbaşkanı’nı halkoyu ile seçmek, ülkeyi gerçekten “tek şef” yönetimine götürür.
DSP’nin önerdiği başka şeyler de var. Ama onları şimdi ele alamayız çünkü yer kalmadı.
Paylaş