ACABA diyoruz, kendi aralarında “En militan kim?” yarışması açtılar da haberimiz mi yok?Geriye bakıp, ne dediklerini anımsamayınca, Demokratik Toplum Partisi (DTP) Iğdır milletvekili Pervin Buldan’ın dünkü gazetelerde çıkan, “29 Mart’ta Kürdistan sınırlarını belirledik” sözünü ancak böyle bir gerekçeyle açıklayabiliyorsunuz.
Ve o açıklama sizi, "Ağzından çıkanı kulağı duysa, herhalde böyle bir laf etmezdi" demeye zorluyor.
Sadece bu hanımın değil, DTP’nin öteki milletvekillerinin de "Hatip Dicle tarzı" bir üslubu var. Yırtıcı, yıkıcı, kin ve husumet üretici bir üslup.
Nitekim hanımefendi şöyle diyor:
"29 Mart seçimlerinde ’Kürdistan’ sınırlarını belirledik. Yani Van’ı aldık, Siirt’i aldık, 86 yıllık geleneği bozarak Iğdır’ı aldık. (...) Bu coğrafya Kürdistan coğrafyasıdır. (...) İsteseniz de, kabul etseniz de, etmeseniz de ’biz varız’ diyoruz. Bu halkın yanında yer almaya devam edeceğiz."
Bayan Buldan’a anımsatalım:
"Hanımefendi unutmayın, siz milletvekilisiniz. ’Bu halkın yanında yer almaya devam edeceğiz’ derken sadece Iğdır’da yahut Şırnak veya Diyarbakır’da yaşayan ve kendisini Kürt kökenli gören insanların değil, Kürt kökenli görmeyen insanların da yanında yer almakla yükümlüsünüz. Aksi halde yaptığınız şeyin adı ayrımcılık olur, ırkçılık olur, öteki bireylerin ’milliyetçi’ tavırlarından şikayet ederken, sizin yaptığınız tam bir etnik milliyetçilik olur."
Dahası... Milletvekili sıfatını hak edebilmek için yaptığınız yeminde verdiğiniz ’namus ve şeref sözünü’ de çiğnemiş olursunuz. Bu da öteki insanların size ’namussuz ve şerefsiz’ demelerine olanak verir."
Gelelim ağzınızdan çıkan şu "Kürdistan’ın sınırı" meselesine...
Önce siz "Iğdır’ı, Siirt’i, Van’ı" almadınız. Siz oralardaki yerel yönetim seçimlerini aldınız. Yani 29 Mart’ın sonuçlarını "tapu" gibi görmek sizi fena halde yanıltabilir. Bu bir.
İkincisi, oralar eğer "Kürdistan" ise yani bu sözle kendinizi, mensubu olduğunuzu sandığımız Türk ulusunun değil de ayrı bir ulusun parçası gibi gördüğünüzü söylüyorsanız, onun sonuçlarını da göze almış olmalısınız.
Örneğin size biri gelir de "Madem ayrı bir ulusun parçası olduğunuzu iddia ediyorsunuz, o takdirde bu ulusun (Türk ulusunun) dışında tutulmayı istiyorsunuz demektir. Bu isteğinizin sonucu olarak size, ’Türkiye’de yaşayan bir yabancı’ muamelesinin yapılmasına ve o hukukun uygulanmasına razı olacak mısınız" diyen biri çıkarsa ne yanıt vereceksiniz?
Bakın sivri dilliliğiyle dikkati çeken arkadaşınız Mardin DTP milletvekili Emine Ayna da kendisine "Türk" kimliğinin dayatıldığından şikayet ettiği zaman "Siz kendinizi Türkiye’de yaşayan bir Amerikalı gibi mi görüyorsunuz?" diyen gazeteci Nuray Başaran’a "Evet" diyememişti (30 Ocak 2008 Referans).
Herhalde bu ülkede "yabancı" sayılmayı göze alamamıştı.
Siz de diyemiyorsanız, bu ulusun bir parçası olmanın gereğini yerine getirmeyi öğreniniz. O zaman göreceksiniz ki "öteki" dediğiniz veya sandığınız insanlarla çözemediğiniz hiçbir şey yok.