BUGÜN sizlerle paylaşacağımız konu başka idi. Ama Federal Almanya Parlamentosu’nun üyelerinden Prof. Dr. Hakkı Keskin, Başbakan Tayyip Erdoğan’a hitaben -belki gazetelerin haber sütunlarında da okuyacağınız- bir "Açık Mektup" yayınlamış.
Mektubu okuyunca bugünkü yazı hakkımızı Prof. Dr. Hakkı Keskin’e devretmeye karar verdik.
Buyurun özetini birlikte okuyalım:
"Sayın Başbakanım,
2002 seçimlerini kazanarak daha sonra başbakan olduğunuzda sevindiğimi söyleyemem. Ancak sizin seçim sonuçlarıyla hak ettiğiniz şansı kullanmanızı içtenlikle savundum. (...) İlk yıllarda hükümetinizin yaptığı reformları ve izlediği ekonomi politikasını destekliyordum. (...)
(Ancak) Özelikle 2007 yılı başından bu yana izlediğiniz politikayla, (yanıldığımı) gördüm.
Kanımca başbakan olarak sizin ve partinizin yapmakta olduğu en büyük yanlış, Türk toplumunun son derece derin bir kutuplaşmaya taşınması olmuştur. (...) Bundan hükümetiniz sorumludur.
Bu son derece kaygı verici oluşumun sonucu olarak, Türkiye’nin saygın ve yurtsever insanlarına karşı, demokrasi ve hukuk dışı uygulamalarla yapılmakta olan baskı ve sindirme politikaları, asla kabul edilemez.
Adına ’Ergenekon’ denen yargılama operasyonları çerçevesindeki esas amacın, hükümetinizi eleştiren öğretim üyeleri, medya mensupları, laik ve çağdaş yaşam savunurlarının hak etmedikleri suçlamalarla karalanmaları, gözaltına alınmaları, hatta gerekçesini bilemedikleri nedenlerden tutuklanmaları, olduğu açıkça görülmektedir.
Bunun çok yakında Batı ülkeleri kamuoyunda da görüleceğinden kuşkunuz olmamalıdır. Açıkça görüldüğü gibi bu baskılar gerçek Atatürkçü, aydın ve laik insanlara karşı, şeriat devleti yanlılarının bir misilleme ve öç alma uygulamalarıdır. (...)
Ne ideolojik, ne siyasi ve ne de etik değerleri bakımından asla bir araya gelemeyecek kişilerin ’Ergenekon’ denen darbeci, ırkçı, milliyetçi ve cinayet olaylarına karışmış oldukları söylenen kişilerle kovuşturulmaları, yapılabilecek en büyük haksızlıktır. Bu uygulamalar, bağımsız olduğu söylenen yargı adına öç alma planları çerçevesinde ve istenerek yapılmaktadır.
Eğer bu operasyonlar söylendiği gibi bağımsız olduğu iddia edilen yargı tarafından yapılıyorsa, bu uygulamaların gerçek hukuk devletiyle asla bağdaşamayacağı çok açıktır. Hukuk devleti mahkeme kararı olmaksızın yüz binlerce insanın telefonlarının dinlenmesine izin vermez. (...) Eğer Türkiye’de gerçek hukuk devleti olduğu iddia ediliyorsa o zaman bu uygulamalar hukuk dışıdır, yasalara aykırıdır. Yok eğer bu uygulamalar mevcut yasalara uygun yapılıyorsa, o zaman da bu yasalar gerçek bir hukuk devleti ve demokrasiyle bağdaşmamaktadır. (...)
Sayın Başbakanım,
Bir siyasal bilimci ve siyasetçi gözlemiyle belirtmek isterim: Türkiyemizin içinde bulunduğu bu durum, ülkemizi son derece kuşku veren ve sizin de asla isteyemeyeceğiniz gelişmelere taşıyabilir. İvedi olarak Türkiye’yi bu kutuplaşmadan kurtarmak, yeniden sosyal ve siyasal barışı sağlamak öncelikle sizin görevinizdir. (...)