BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın Madrid’de kendisine "Türkiye ilerici bir İslam devleti olamaz mı?" şeklindeki bir soruya verdiği yanıtı dinleyenler, "laik" rejime böylesine bağlı bir Başbakanımız olduğu için herhalde bize gıpta etmişlerdir.
Öyle ya "din üzerinden siyaset yapmayı asla kabul etmediklerini" açık açık ilan eden bir Başbakan hakkında başka ne düşünebilirlerdi?
Ne var ki din üzerinden siyaset yapmadığını söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan İspanya gezisine çıkmadan bir gün öncesözde bir "iftar yemeğine katılmak" suretiyle, aslında "din üzerinden siyaset yapma"nın pek de ince sayılmayacak bir örneğini vermişti.
Hatta daha da ileri gitmiş, özetle "Mahkemenin cemevlerinin ’mabet’ sayılmayacağına ilişkin kararına siz bakmayın. Gerekirse ben yasayla/masayla o işi çözerim" demişti.
Beş yılı aşkın süredir iktidarda olan bir siyasi partinin lideri, yerel seçimlere 13-14 ay kala birdenbire coşup kendisini "tüm dini inançlara eşit mesafede" ilan eder, daha önce kapısından geçmediği bir dini inanç töreninde arz-ı endam ederse bunun "din üzerinden siyaset yapmak" anlamına gelmediğini savunabilir misiniz?
Din üzerinden siyaset yapmadığını söyleyen Sayın Başbakan’ın,yine "din üzerinden siyaset yapmayışının" (!) ikinci örneğini "türban" tartışmalarıyla ilgili sözlerinde görüyoruz. Erdoğan’ın;
"Semboller dediniz. Nasıl benim partimin içinde başörtülüler varsa diğer siyasi partiler içinde de başörtülü vatandaşlarım var. Yani bunlar CHP içinde de var, ne bileyim diğer partiler içinde de var. İsimlerini tek tek saymama gerek yok. Hepsinin içinde var, hepsinin siyasi tercihidir bu. Onların bu siyasi tercihlerine, onların dininin bir gereği olarak başını örttüğüne inanan ve bunu bu şekilde uygulayana, zorla şu söyleniyor: ’Hayır sen bunu siyasi bir simge olarak takıyorsun";’Hayır’ diyor, ’Ben siyasi bir simge olarak takmıyorum, ben bunu dinimin bir gereği olarak takıyorum’ diyor.
Velev ki, bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı da suç kabul edebilir misiniz? Simgelere bir yasak getirebilir misiniz, sembollere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?" dediği bildiriliyor.
Sayın Başbakan bunları söylüyor da, tartışmanın milyonlarca kadınımızın taktığı "başörtüsü" ile değil, "türban" ile ilgili olduğunu söylemiyor. Hatta kendisinin şikáyet ettiği "türban"la ilgili yasakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil tüm mahkemelerin, "laik demokrasiyi koruma amacıyla alınmış makul bir önlem" olarak gördüğünü ve karara bağladığını saklıyor.
En vahimi de, "Velev ki, bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı da suç kabul edebilir misiniz?" diyor.
Mussolini’nin "Kara Gömleklileri" ile Hitler’in "Gamalı Hac"lıları da suç sayılan bir şey yapmıyorlardı.
Zaten kimse "türban takmak suçtur" demiyor ama Sayın Başbakan’aörneğin "bıçağın" da kendi başına masum bir alet olduğunu ama toplum huzurunu bozacak bir eylemde kullanıldığı zaman suç aleti haline geldiğini nasıl anlatacağız?