İÇİMİZDEN, artık karıştırmayalım demek geçiyor. Avrupa Birliği (AB) istemeseydi -pardon "kapatma" davası zoruyla ele almaya mecbur kalmasalardı- demeyelim.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Şu 301’inci maddeyi nasıl değiştirsek acaba?" diye bir buçuk yıl önce (kimseyi küçümsemek değil maksadımız) "Veteriner Hekimler Odası"ndan, "Ziraat Odaları Birliği"nden ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden görüş almasındaki samimiyetsizliği de unutalım.
Yeni Türk Ceza Yasası’nın çoğu kez mağduriyetten başka bir sonuç doğurmamış olan "301’inci maddesini" (önceki yasada bu maddenin numarası 159 idi) değiştirecek somut adım nihayet atıldı ya, ona şükredelim.
Hani eskiden söz etmeyelim diyoruz ama, bu noktaya gelmenin "iktidar partisinin arzusuyla" değil, tam tersine, "arzusuna rağmen" mümkün olduğunu da izninizle kaydetmeden geçmeyelim.
Keşke bu sözümüz yanlış olsa... Keşke Türkiye’nin demokratikleşme konusundaki eksikliklerini, aksaklıklarını giderecek siyasi irade bugünkü iktidarda bulunsa... Keşke daha yeni Ceza Yasası yürürlüğe girmeden bizim, hem bu sütunda hem de Basın Konseyi adına gösterdiğimiz antidemokratik hükümler -ve elbet başkalarının önerdikleri de- bu iktidar tarafından ciddiyet ve samimiyetle ele alınsa... Keşke "yargının bağımsızlığını gerçekleştirmeyi" neredeyse 6 senedir hiç aklına getirmeyen bu iktidar, kendi parti programına baksa da, öncelikli saydığı bu vaadini yerine getirse...
Biz de ancak yabancı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların dürtmesiyle -hatta itmesiyle- bir adım ileri giden bir ülke olmaktan çıksak.
Ve avuçlarımız patlayasıya bu iktidarı alkışlasak.
Oysa iktidar mührünü elinde tutan zatın sağa sola çatmaktan ve her türlü hakikatin son tebliğcisi rolünü oynamaktan bu dediklerimize eğilecek vakti yok ki!
Neyse... Biz bir gün onun da yanlışlarını göreceğini umarak konumuza dönelim:
Türk Ceza Yasası’nın 301’inci maddesi yukarıda değindiğimiz gibi, gereksiz mağduriyetlere sebep olduğu için bugüne kadar çok can yaktı. Bundan böyle uygulanmayacak değil, elbet uygulanacak ama "havadaki buluttan" söz eden arkadaşını "Sen bana ördek dedin!" diye suçlayan alıngan kişi tavrıyla dava açılması dönemi sona erecek.
Maddenin yeni metni -tam da Basın Konseyi adına öneriyi kaleme alan Turgut Kazan’ın formülüne uygun şekilde- afaki bir "Türklük" kavramını korumak yerine hepimizin üstüne titrememiz gereken "Türk milletini" koruyor. "Cumhuriyet" denince ne anlaşılması gerektiğini de netleştirip "Türkiye Cumhuriyeti Devleti"nin saygınlığını korumayı amaçlıyor.
Üzerinde çok laf edilen, "Bu maddenin ihlali iddia edildiği zaman soruşturma veya kovuşturmanın başlamasına izin verme yetkisi Cumhurbaşkanı’na mı yoksa Adalet Bakanı’na mı bırakılsın?" sorusu da, "ehven-i şer" formülüyle çözüldü ve yetki Adalet Bakanı’nabırakıldı. Okuyucuların anımsayacağı gibi Anayasamızda verilmemiş bir yetki ve görevi Cumhurbaşkanı’navermeye kalkmak çözüm değildi, çünkü öyle bir hükmü Anayasa Mahkemesi’niniptal edeceği kesindi.
Yeni 301 henüz yasalaşmadı. Dileriz gecikmeden yasalaşır ve öteki özgürlük karşıtı hükümlerin de yasalarımızdan temizlenmesine öncü olur.