BİZİM Yalçın Bayer sadece "iyi gazeteci" değildir, hem "erken öten horoz"dur, hem de boynunu kaptırmayacak akıl ve beceriyle bu işi yapar.
Yaklaşık bir buçuk yıl kadar önce "Deniz Feneri Derneği"nin marifetlerini yazdığı zaman pek kimse üstünde durmamıştı. Şimdi oyun ortaya çıktı.
Oyun dediğimizin de Almanya’daki kısmından söz ediyoruz.
Aynı isimle kurulmuş bir dernek de Türkiye’de var. Almanya’dakinin marifetleri ortaya dökülürken, buradan oraya, oradan da buradakine çantayla para taşındığı iddia ediliyor.
Ama henüz meselenin o tarafı tam aydınlanmadı.
Şimdi o noktaya gelmeden, şu yukarıdaki kısımla ilgili temel bilgiyi verelim:
Yalçın Bayer geçen yıl yani 27 Nisan 2007 tarihinde kendi sütununda aynen şöyle yazmıştı:
"Son bir yıldırDeniz Feneri ile ilgili olarak çok şey konuşuluyordu; topladığı kurban, zekát, fitre ve öteki paraların kendilerine bağışlanması için verdiği büyük gazete ilanları... Ve de Kanal 7’deki duygulara hitap edecek tarzda hazırlanmış özel programlar...
Geçen kasım ayının başında bir telefon almıştık; muhatabımız "Almanya’daki Deniz Feneri’ne dikkat edin... Önümüzdeki aylarda ipleri pazara çıkacak" diyor, Kanal 7’nin parasal kaynağının bu örgüt olduğunu öne sürüyordu.
Bugün gerçekler ortaya çıktı. Alman Federal Polisi, 2 savcının yürüttüğü teknik takip ve banka hesaplarını inceledikten sonra (...) 300 polis, Kanal 7 ve Deniz Feneri’nin bulunduğu Frankfurt’taki binayı basarak bütün evrakı aldı ve tutuklamalar oldu."
Almanya’dan gelen haberlere göre, derneğin 3 yöneticisi hakkında "dolandırıcılık" iddiasıyla açılan davanın ilk duruşması dün Frankfurt’ta yapılmış. Savcı, "yardım" gerekçesiyle toplanan 41 milyon 434 bin Euro’nun amaç dışı kullanıldığını yani bağışçıların "dolandırıldığını" iddia etmiş.
Haberlerden Deniz Feneri Derneği’nin, aynen bir süre önce Kombassan ve YİMPAŞ yöneticilerinin yaptığı gibi Almanya’daki insanlarımızın dini duygularını sömürdüğünü söyleyebiliriz.
Almanya’daki dernek ile Türkiye’deki dernek arasında para alışverişi olduğu da ileri sürüldüğüne göre, Türkiye’dekine "kamu yararına çalışan ve izin almadan yardım toplayabilen dernek" statüsü veren AKP hükümetlerinin ve özellikle savcılarımızın bu bilgileri "ihbar" kabul edip etmeyeceğini doğrusu merak ediyoruz.
Sadece onu değil, bir derneğe "kamuya yararlı dernek" statüsü verildiği zaman onun hesabının kitabının da kamuya açık olması, nereden ne kadar bağış topladıysa onun, nereye ne kadar yardım yaptıysa o bilginin düzenli bir şekilde kamuoyuna duyurulması gerekmez mi diye düşünüyoruz.
Oysa Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin resmi internet sitesinde buna ilişkin tek kelimelik bilgi yok. Ne gelirlerinin kaynağı ne giderlerinin miktarı ve yeri belli.
Türkiye’nin her yerinden bağış toplamak için yeterince örgütlenmişler. Ama ne Dernek Tüzüğü’nü yayınlamışlar, ne gelir-gider tabloları ile bunların kaynağı hakkında bilgi vermişler.
Böyle yardımseverlik herkesin başına! Hele böyle hesap sormayan bir ülkede olursa.