BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan bindi bir "alamete"... Lafın gerisini orijinaline uygun tamamlamaya niyetli değiliz. Çünkü "kıyamete" ne kendisinin gitmesini istiyoruz ne de ülkeyi götürmesini.
Lakin istememek yetmiyor. Yaşanmışların, denenmişlerin karşımıza çıkardığı "Türkiye’nin önündeki on-on beş yılla ilgili yol haritası" var:
Bizden önce bunu yani "dini siyasete alet etme" olayını Pakistan yaşadı.
Değişik şekillerde olmak kaydıyla Mısır,Malezya ve Cezayir yaşadı. En radikalini de İran ile Afganistan yaşadı.
Bu deneylere bakarak söyleyebileceğimiz tek şey var:
Bu yol haritası bizi sadece çıkmaza götürür.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "türbanı üniversitelerde serbest bırakmak" amacıyla başlattığı cihat bağlamında dün Anayasa Hukuku Profesörü Ergun Özbudun’la görüştüğü bildiriliyor.
Daha önce de partisinin bazı "hukukçu" milletvekilleriyle görüşmüştü.
Aynı habere göre Erdoğan getirilecek formülün "sadece üniversitelerde türban kullanmak isteyenlerin önünü açması, ilk ve ortaöğretim okullarıyla devlet dairelerinde buna izin vermemesi", pek sevdikleri deyimle "talimatını" vermiş.
Anlaşıldığına göre MHP’lilerle birlikte problemin "üniversitelerle ilgili kısmını" çözmüşler ama henüz "kamu kurumlarında çalışanların" ve "ilk ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilerin" türban takmasına engel olacak formülü bulamamışlar.
Daha önce de yazdık. İster "üniversite"de, ister örneğin "kamu kurumlarında" serbest bıraksınlar. Bunun için istedikleriformülü bulsunlar, hiç fark etmez. Daha doğrusu "hukuk" platformunda işe yaramaz. Döner dolaşır Anayasa’nın değiştirilmesini teklif dahi edemeyecekleri ikinci maddesine çarpar ve tuzla buz olur.
"Velev ki... biz hata ediyoruz" yani "üniversitelerde serbest bıraktılar ama yasağı onun dışında sürdürdüler."
Bir kere bu kapıyı açınca bir daha kapatma imkánı bulamazlar. Birkaç seneye kalmaz, "özgürlükse herkes için özgürlük" diyenlere direnemezler.
Sayalım ki direndiler. O takdirde karşılarına, "Biz daha özgürlükçüyüz. Biz o yasağı da kaldıracağız" diyen daha radikal siyasetçiler çıkar.
Bu aşamada ya direnir seçimde yenilirler ya direnmez ödün verirler. Zaten o zaman laik Türkiye biter.
Hani birkaç ay önce "Türkiye, Malezya mı olacak?" diye tartışılıyordu ya...
Tren bir kere o rayda gitmeye başladıktan sonra istasyonlardan birinde Malezya, ötekinde Pakistan veya Mısır yahut İran yazmış fark etmez.
Nihai adres "şeriat devleti"dir.
Tabii biz bunları yine de "ben laik değilim ama laik sistemi korumakla görevliyim" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sahiden o görevi yerine getirmek istediğini varsayarak yazıyoruz.
Ama "Ben o sözü mecburen söylüyordum" diyorsa, bindiği "alamet" onu nereye götürürse oraya gider.