Paylaş
Muhteremler -herhalde iktidarda bulunmanın verdiği özgüvenle- “Her şeyi biz biliriz” demekten vazgeçemiyorlar.
Bilseler zaten mesele kalmayacak.
Oysa sözünü ettiğimiz Anayasa değişikliği sırasında tuttular “Onbirinci Cumhurbaşkanı’nın halkoyu ile seçileceğini” yasaya yazdılar. Ama yaptıkları değişiklik Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından “referanduma” götürülünce hesap karıştı.
O sırada “Cumhurbaşkanı’nı uzlaşma ile seçmeye” razı oldular. Lakin seçimden Cumhurbaşkanı’nı tek başına seçebilecek sayıda milletvekiliyle çıkınca “uzlaşı” fikrinden cayarak TBMM’de Abdullah Gül’ü seçtiler. Çünkü yaptıkları Anayasa değişikliği henüz yürürlüğe girmiş değildi.
Değişiklik yürürlüğe girdiği zaman şaşkına döndüler çünkü yasa metninde sözü edilen “Onbirinci Cumhurbaşkanı” zaten seçilmiş Çankaya’ya çıkmıştı.
Bu defa yürürlükteki yasayı tekrar değiştirip “Onbirinci Cumhurbaşkanı” ibaresini oradan çıkarmaya mecbur kaldılar.
Kısaca 2 maddelik bir yasayı doğru dürüst çıkaramadıklarını ortaya koydular.
Seçimden sonra “Madem ki çoğunluğumuz yetiyor, şu türban işini de yasayla çözelim” dediler.
Ancak orada da hesap tutmadı çünkü “türban” diye yola çıkıp, devletin değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen “laik” niteliğinin altına tahrip kalıbı konulmasına Anayasa Mahkemesi izin vermedi.
En başta getirilen ve 1982 Anayasası’nı tamamen değiştirmeyi öngören taslaktan söz etmiyoruz.
Biliyorsunuz onu Meclis’e sunmayı bile göze alamadılar.
Tüm bunlar bugünkü iktidarın başının hem Anayasa ile hem de “hukuk”la hoş olmadığını, bir başka deyişle bir doku uyuşmazlığı sorununun yaşandığını göstermiyor mu?
Sebebi belli:
İktidardakilerin çoğunun içselleştirdiği kurallarla, modern Cumhuriyet döneminin üretmeye alıştığı kurallar farklı kaynaklardan geliyor. O nedenle “usul”den başlayan aksamalar “içerik”te de karşımıza çıkıyor.
Aksi söz konusu olsaydı şu son haftalarda tartışılan “Anayasa değişikliği paketi”ni milletvekillerinden her ihtimale karşı, önceden alınmış imzalarla Meclis’e sunmak gibi bir yanlışı yaparlar mıydı?
Bu skandal muhalefet tarafından ortaya çıkartılınca “Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal eder” korkusuyla tuttular, teklif altındaki imzalardan, ortada fol yok yumurta yokken atılmış olanları -milletvekilinden böyle peşinen imza almak aslında kendi başına bir skandaldır- geri çektirdiler. Listeyi yeni atılmış imzalarla doldurup öneriyi 270 imza ile Meclis Genel Sekreterliği’ne sundular.
Bekleyelim bakalım daha ne marifetler göreceğiz.
Paylaş