Çiller'e açık mektup...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Bakın Sayın Tansu Çiller, bir süredir zihnimde bu sütunda sizden artık hiç söz etmemek kararı vardı. Çünkü okuyucumu, yalancılığıyla, güvenilmezliğiyle uluslararası bir şöhret haline gelmiş biriyle meşgul etmeye hakkım yok diye düşünüyordum.

Ama beni mecbur ettiniz. Çünkü, Mesut Yılmaz'a saldıracağım derken, benim şu anda onbaşı rütbesiyle vatan görevini yerine getiren oğluma hakaret ettiniz.

Hayır... Sadece ona değil, onun gibi, yurdu için canını vermeye hazır yüz binlerce gence de hakaret ettiniz, ‘‘şerefsiz’’ dediniz.

Üstelik bu hakareti, Samsun gibi, Kurtuluş Savaşımızın ilk adımının atıldığı bir kentte, Karadeniz gibi, bu ulusun bağımsızlığı ve bütünlüğü yolunda açılmış her sınavdan şeref payeleriyle çıkmış bir yörede yaptınız.

Ben sizi anlıyorum: Siz, resmi kayıtlara göre bir Türk'sünüz. Ama kişiliğinizin özünün Türk olduğunu sanmıyorum. Zaten bir tarihte ‘‘Ne mutlu Türk'üm diyene’’ sözünü siz ‘‘Ne mutlu Türk vatandaşıyım diyene’’ye çevirmiştiniz, ama biz bu gerçeği o zaman yakalayamamıştık.

Onun için olsa gerek, tarihimize de yabancısınız. Onun için olsa gerek, ‘‘Ankara'nın Kurtuluş Savaşı'nda yakılıp yıkıldığını’’ söyleyecek kadar cahilsiniz. Önceki yıl Kuzey Irak'a yapılan askeri harekâtı ‘‘Plevne'den sonra en büyük harekât’’ diye nitelerken ortaya koyduğunuz da, tarihimizle ilgili cehaletinizden başka bir şey değildi.

Siz bu toplumu ayakta tutan ortak değerlerden o kadar uzaksınız ki, vatan uğruna gerektiğinde canını vermek için askere giden evlatlarımıza ‘‘şerefsiz’’liği layık görürken, Abdullah Çatlı gibi eroin kaçakçılığından yabancı ülkelerde mahkûm olan, sadece adam öldürmek için silah kullandığı ileri sürülen, o nedenle cinayet sanığı olarak aranan birini ‘‘Bu millet, bu ülke, bu devlet uğruna kurşun atan da, yiyen de her zaman bizim için saygıyla anılır. Onlar şereflidirler’’ diyerek anan kişisiniz.

Sizin değer sisteminize göre, benim oğlum ve benim oğlum gibi yüzbinlerce gençten önce, kahraman olarak anılması gereken kişi, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak gibi, devlet sırtından korucu besleyenlerdir. Nitekim ondan ‘‘Geçmişi kahramanlıklarla doludur. Hiç kimsenin bundan şüphesi olmasın’’ diyerek söz eden sizsiniz.

Unutmayınız siz, bu ülkeyi sırtında taşıyan işçileri ‘‘ülkenin kanını emmekle’’ suçlayan ve ‘‘sizi defterden sildim’’ diyen insansınız.

Bakın sizin dil sürçmesi kabilinden gaflarınızdan söz etmiyorum. Örneğin, ‘‘Kır at’’ı ‘‘Beyaz at’’; ‘‘Budapeşte’’yi ‘‘Brüksel’’; ‘‘Karabük’’ü ‘‘Karagümrük’’le karıştırmanızı, sizi törenle karşılayan belediye zabıta memurlarına ‘‘Merhaba asker’’ diye hitap etmenizi örnek göstermiyorum. Hatta, yabancısı olduğunuz Türkçe'yi kullanacağım derken, ‘‘Kol kırılır, yen içinde kalır’’ sözü yerine ‘‘Kol kırılır, yeni içerde kalır’’ demenizi dahi hoşgörüyle karşılıyorum. Çünkü siz bu millete yabancısınız.

Ama bilesiniz ki, askerdeki oğluma ve en az kendi oğlum kadar değerli bulduğum öteki evlatlarıma hakaretinizi affedemiyorum.

Onlar için kullandığınız sıfatı size aynen iade ediyorum.

Yazarın Tüm Yazıları