DIŞARIDAN bakan zanneder ki, bu ülkeyi yöneten siyasi parti Anayasa’da istediği değişikliği yapamıyor, çünkü muhalefet engel oluyor.
Yeterince oy bulup değiştirdiği zaman karşısına Anayasa Mahkemesi çıkıyor.
Bir memuru bir yerden başka yere tayin etse yahut görevden alsa idare mahkemesi durduruyor.
Üniversitelere hükmetmeye kalksa, ya YÖK’le yahut da rektörlerle uğraşmaya mecbur kalıyor.
İyi de... Bir ülkeyi yöneten kadro eğer topu topu hepsi 311 adet olan "balık çiftliklerini" de hizaya sokamıyorsa ne diyeceksiniz?
Ona da mı Anasaya Mahkemesi veya anamuhalefet engel oluyor?
Buna ilişkin bir haberi Muğla muhabirimiz Yaşar Anter vermiş. Birlikte okuyalım:
"MUĞLA’nın Milas İlçesi’ne bağlı Kıyıkışlacık Köyü ve Aydın’ın Didim İlçesi’ne bağlı Akbük Beldesi arasındaki sahil şeridinde 10 yıl önce kurulan ve sayıları 130’u aşan balık çiftlikleri, Güllük Körfezi’nin cennet koylarını cehenneme çevirdi. Çiftliklerin kurulu bulunduğu 50 koydan 40’ı tamamen kullanılmaz hale geldi.
Güllük Körfezi’nde yer alan Kaynar, Güvercinlik, Zeytinli Ada, Ziraat Adası, Çam, Pinar ve Tavşan koylarına giden turistlerle yerli tatilciler, aşırı kirlilik ile çiftliklerin koy ağızlarını kapatması yüzünden denize giremiyor.
Pislik yuvasına dönen koylar, balık çiftliklerinin eski kafesleri, ağları, bidonları ve katı atıkları ile tıka basa dolu.
Danimarkalı turist grubunu gezdirmek için Çam Koy’a gelen turizmci 32 yaşındaki Ateş Akbaba, "Yatla çıktığımız gezide konuklarımız her yıl Gökova’ya gidiyorlardı. Bu kez Yarımada’nın kuzeyini, yani Güllük Körfezi’ni gezmek istediler. Yıllar önce pırıl pırıl olan ve mavi turda gezilen cennet koyların çiftlikler nedeniyle cehenneme döndüğünü gördüm" dedi.
Unutmayalım bu haberi, önceki gün kendisini "Çevrecinin daniskası" ilan eden Tayyip Erdoğan’ın yönettiği ülkede okuyorsunuz.
Gerçek şu ki balık çiftliği rezaletinin altında sadece onlarla çıkar birliği yapan siyasilerin veya onlara sorumsuzca -çoğu kez rüşvet karşılığı- çiftlik kurup sahillerimizi mahvetme yetkisi veren bürokratların değil, hepimizin imzası var. Çünkü onların turizmimizi mahvedeceğini, denizlerimizi kirleteceğini, kıyılarımızı kullanılamaz hale getireceğini bile bile tepki göstermeyen bizleriz.
Dahası, bu çiftlikleri kaldırmak için uğraşanları, örneğin bir önceki Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’yi desteksiz bıraktık. Pepe bu konuya 2006 yılında el attı.. Çiftlikleri nakletmeye kalktı. Ama "çıkar" çeteleri -meşhur hikáyedeki gibi, "o zamana kadar ya deve yahut deveci ölür" diyerek- "3 yıldan önce bir yere gidemeyiz" diye direttiler. İş edepsizliğe bindi. "Naklederiz ama bedelini devlet öderse" dediler. Ve káğıt üstünde "Şubat 2009’a kadar nakil kararı" verildi.
Ama sonunda onların istediği oldu. Çünkü Osman Pepe gitti. Çiftlik sahipleri de rahata erdi.
Şimdi bekleyelim bakalım, "Çevrecinin daniskası" ne çare bulacak!