BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan dün "60’ıncı Hükümet Programı Eylem Planı"nı açıklarken şeytan dürttü. Kendisinin Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı sıfatıyla 16 Kasım 2002 tarihinde açıkladığı "Bir Yıllık Acil Eylem Planı" aklımıza geldi.
O tarihte başbakan, Abdullah Gül idi.
Erdoğan henüz "yasaklı" ve o nedenle milletvekili değildi. Ama AKP’nin Genel Başkanı’ydı ve "Bu işler bundan sonra bizden sorulur" der gibiydi.
Uzatmayalım... O açıklamanın sonunda gazetecilere;
"Bu yayınladığımız metni bütün sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve tek tek her vatandaşımız, partimizin internet sitesinden indirerek bir dosyaya koyabilir, bundan sonraki vaatlerimizi de aynı dosya içerisinde toplayarak;
Böylece bizi, taahhütlerimizi süresi içinde yerine getirip getirmediğimizi sürekli izleyebilirsiniz.
Sizler de basın mensupları olarak, kamuoyu adına Ak Parti iktidarının ilk gününden başlayarak çetele tutabilir, bu vaatlerimizi takip edebilirsiniz" demişti.
Dün biz olaya işte o açıdan baktık ve Tayyip Erdoğan’ın o "Acil Eylem Planı"ndaki vaatlerin pek çoğunun, -birkaçı ertesi yıla kaymış olsa bile- yerine getirildiğini gördük.
"Ekonomik istikrarı sağlayacağız" demiş, sağlamış. "Sürdürülebilir bir kalkınma ortamını yakalamış bir Türkiye vizyonu hayata geçirilecektir" demiş, kendi politik görüşü doğrultusunda yapmış. "Sayıştay’ın yetkilerini genişleteceğiz" demiş, genişletmiş. "TMSF’ye devredilen alacakların tahsilatı hızlandırılacak" demiş, yapmış. "Özelleştirmeyi hızlandırma" vaadinde bulunmuş, yerine getirmiş. "Küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyeceğiz" demiş, yapmış. "15 bin km.lik duble yol yapma" sözünü -yanılmıyorsak büyük çapta- yerine getirmiş.
Başka da var ama uzatmak istemiyoruz. Keza "yaptıklarının hepsi doğrudur" demiyoruz. Ama kendi sözünü tutmuş olmasını bir erdem olarak kaydediyoruz.
Tutmadığı vaatler de var. Onları da anımsatmalıyız:
"Üç aylık süre içinde; Kamu Yönetiminde Toplam Kalite ve Yönetişim İlkeleri hayata geçirilecek"ti, ne oldu?
"Yolsuzlukla mücadele konusu başlı başına bir alan olarak ele alınacak"tı. Neden hálá dünyanın "en çok yolsuzluğa batmış ülkelerinden biri"yiz?
"İhale mevzuatı AB standartlarına çıkarılacak"tı, neden tam aksi yapıldı?
"Kamu hizmetlerinin sunumunda bunların ne kadar sürede sonuçlandırılacağı kurumlar ve birimler bazında açık ve net olarak belirlenecek"ti, neden olmadı?
"Türkiye acilen hukuk devleti zeminine oturtulacak"tı, neden Başbakan en çok mahkemelerle devamlı nizalı hale geldi?
"Adaletin zamanında ve hızlı şekilde tesisi için gerekli değişiklikler yapılacak"tı, ne oldu?
Ve son olarak "Siyasi partilerle, sivil toplum kuruluşları ve medya kuruluşlarının temsilcileriyle düzenli şekilde bilgilendirme ve görüş alışverişi toplantıları yapılarak katılım artırılacak"tı. Bu vaat öteki dünyaya mı kaldı?