KENDİ beyanından anladığımıza göre "Bu başbakan öyle küçük düşünen bir başbakan değil"miş. "Bu başbakan Türkiye’nin şanına yakışan, büyük düşünmesini kendisi için ideal addeden bir başbakan"mış.
Böyle niteliklere sahip bir başbakanıkim istemez.
Başbakan’ın büyük düşündüğüne ilişkin inancına karşı çıkacak değiliz.
Nihayet herkes kendini istediği gibi görebilir. Biz de ona saygı gösterir geçeriz.
Lakin "büyük düşünen"Başbakan’ın meydanlarda söyledikleri pek de öyle büyük düşünen birinin ağzından çıkan laflara benzemiyor.
Örneğin büyük düşünen bir başbakan ülkenin bin tane sorunu orada dururken, işi gücü bırakır da "medya" ile kavga etmeyi gündeminin birinci sırasına koyar mı?
Medya ile dediğimiz zaman kendisine "biat" eden yandaşlarından söz etmiyoruz. Gerçeği kamuoyuna duyurmayı ve görüşlerini özgürce ifade etmeyi meslek namusu sayan medya ile kavgasını kastediyoruz. Nitekim dün de Van’da vatandaşlara hitap ederken:
"Bir medya grubuna verilen vergi cezasından sonra meseleyi basın özgürlüğüne getirip sözde bizim basına sansür uyguladığımızı, baskı altına aldığımızı iddia edenler var. Bizim medya eleştirilerimizi basın özgürlüğüne tehdit olarak duyuranlara bir çift sözüm var, bir kere vergi cezası alan medya grubu daha önce de ceza aldı. Ama masaya oturup anlaştığı için o zaman uluslararası kuruluşlara ’Türkiye’de basın özgürlüğü kısıtlanıyor’ diye şikáyet etmediler. Şimdi vergi kaçırma suçundan ceza aldılar. Bu sefer her yerde ’Türkiye’de basın özgürlüğü yok’ diyerek yaygara yapıyorlar. Benim eleştirilerimi de ’medyaya baskı’ diye duyuruyorlar" dediği bildiriliyor.
Başbakan bu söylediklerine samimiyetle inanıyorsa, baştan belirtelim ki hepimizi ilgilendiren bir tehlike söz konusu. Çünkü bu sözleri ancak "gerçek" ile "yalanı" veya "yanlışı" ayırt edemeyen biri söyleyebilir. Böyle birinin başbakan sıfatını taşıması da hepimiz için önemlidir.
Neden böyle söylediğimizi belki Başbakan ayırt edemez. Çünkü ya "büyük düşünürken" bizim gördüğümüz küçük gerçekleri görmeye vakit ayıramaz veya gerçeklerle kopuk olan ilişkisi sağlıklı bir hüküm vermesini engeller.
Oysa gerçek şu:
"Bu medya grubunavergi cezası" değil, "maliye eliyle katil" cezası uygulattırıyorsunuz. Bunu, ortada yasaların gerektirdiği bir vergi suçu olduğu için değil, sadece ve sadece duyulmasını istemediğiniz gerçekler, bu grubun organlarında yayınlandığı için yapıyorsunuz.
Eğer bu olayın içinde siz yoksanız, söz konusu ceza tebliğ edilmeden önce Samsun’da yaptığınız konuşmada "Bunlarda her türlü suiistimal var. En sonunda bana onları da açıklattıracaklar" şeklindeki sözleri neden söylediniz?
Eğer o işlemin sizinle ilgisi yoksa, maliyenin görevlilerinin işlerini baskı altında kalmadan yapmalarına itina etmek sizin göreviniz değil midir? Onun gereği tüm seçim kampanyası boyunca o medya grubunu -üstelik tamamen haksız yere- suçlamak mıdır, yoksa "büyük düşünen bir başbakana" yakışır şekilde tarafsız kalmak mıdır?
Bakın daha öteki sözlerinizi ele almaya yer kalmadı. Ama siz nasıl olsa yarın da aynı şeyleri söyler, bize fırsat verirsiniz. Bekliyoruz.