BU tartışma Türkiye için yararlı oldu. Birbirimizi anlama noktasına geliyoruz. Çünkü, kafamızda bazı kıyafetlerin dinsel bir simge olduğu algısı var. Bu tartışmadan, baskıcı ve karşısındakini dışlayan hatta faşizme kayan bir laiklik anlayışı yerine; gerçek laik, demokratik bir anlayışın ortaya çıkmasını umut ediyorum."
Yukarıdaki sözleri CHP Genel Başkanı Deniz Baykal dün söyledi.
Bu tartışmanın Türkiye için yararlı olacağı doğru da, ondan "Baskıcı ve karşısındakini dışlayan hatta faşizme kayan bir laiklik anlayışı" mı yoksa "gerçek laik, demokratik bir anlayış" mı doğacak o pek belli değil.
Belki de biz onu veya ötekini beklerken tamamen başka bir şey yani, "laikliği koruyamaz hale gelmiş bir Türkiye" çıkacak.
Örneğin Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 10’uncu ve 42’nci maddelerini değiştiren yeni bir yasanın Anayasa’ya aykırı olup olmadığı konusu karşısına geldiği zaman;
"Anayasa’nın değişmez maddeleri başka, bunlar başka! Yasa koyucu belli usullere uyarak Anayasa’yı değiştirdiyse, bize laf düşmez" diyecek.
Başta -belki de Tayyip Erdoğan’dan daha da heyecanlı bir şekilde- Deniz Baykal olmak üzere pek çok politikacımız, "Üniversite öğrencilerinin türbanlı olarak öğretim kurumlarına girmesi, onların şahsi tercihleridir. Buna kimse karışamaz" görüşünü savunacak.
Türkiye yıllardır çözemediği bir problemi çözdüğünü sanmanın bayramını yaşayacak.
Tamam da... "Türban bir siyasi simgedir. Bunu kamusal alanlarda, özellikle okullarda kullanmakta ısrar edenler aslında şeriat özlemcilerinin siyasi emellerine hizmet ediyorlar. Onunla kalmayıp öteki öğrenciler üzerinde de baskı kurmak istiyorlar. O nedenle gerçek özgürlükçü yaklaşım, bu baskıya izin vermemeyi gerektirir" diyenler bugüne kadar kendilerini mi yoksa başkalarını mı aldatıyorlardı, sorusuna kim ne yanıt verecek?
Bu ödünü ötekiler izleyince, yani "Üniversiteden mezun olan türbanlı bir kız öğrenci kaymakam olunca neden türbanını çıkartsın?" denince ne olacak?
Kamu görevlilerinin de türbanla veya çarşafla işe gelmelerine ve o kıyafetle çalışmalarına sıra gelince Deniz Baykal, "Yooo! O kadar değil! Biz Atatürk devrimlerine bağlı bir partiyiz. Kamu kurumlarında çarşafla görev yapılmasına karşıyız" diyerek engel olabilecek mi?
Deniz Baykal bu son "çarşaf" olayında kendi sözlerindeki kadar "samimi" de olabilir, "seçim" yatırımı olarak bu ödünü verebilir de... Bizce iki halde de sonuç değişmez:
Sonuç dediğimiz, "laiklikten bir kere ödün verince onu ötekilerin izlemesine kimsenin engel olamayacağı" gerçeğidir.
Bu dediklerimiz doğru mu değil mi merak edenler hem bizim yakın çağ siyasi tarihimize hem de -kendisi de laik bir kişi olan- Zülfikar Ali Butto’nun açtığı taviz yolundan giden Pakistan’ın bugün geldiği noktaya baksınlar.