GÖREVİNİ yapsa sorun, yapmasa sorun... Biz böyle bir ülkeyiz. Trafik polisi kuralları ihlal edene ceza yazar, suçlu o olur. Neden?
"Koskoca milletvekiline ceza yazılır mı?" denir.
Rahmetli Falih Rıfkı Atay buna "Şark kafası" derdi.
Şark kafası ilkesizdir. O nedenle çifte standartlı olmak bile ondan yukarıda bir durumdur. Utanmazdır. Riyakárdır. Müfteridir. Desisebazdır. Arkadan vurur. Kısaca aşağılıktır.
Şark kafasının liberal geçineni çok çok bizdeki kadar iyi olur. O da işine gelince liberal olur. İşine gelmeyince en aşağılık faşistten bile seviyesizdir.
Son birkaç gündür gazeteleri izliyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında "laikliğe aykırı eylemlerin odağı haline geldiği" iddiasıyla Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya dava açtı diye hakkında söylenmedik kötü söz bırakmadılar. Dua etsinler ki Türkiye’de Anglosakson hukukunun "yargıyı" güçlü bir şekilde koruyan "contempt of court" kavramı işlemiyor. Gerçi Ceza Yasası’nın biri 277, diğeri 288 olmak üzere iki maddesi var ama uygulayan yok.
İşletilse bugün Yargıtay Başsavcısı’nın"Şu parti Anayasa’nın ve Siyasi Partiler Yasası’nın hükümlerini çiğnedi" diyerek dava açmasını "garez, kin ürünü" diye niteleyene, "İddianamesini kitaba uydurdu" diyene, sanki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin dokunulmazlığı veya kutsallığı söz konusuymuş gibi, "AK Parti kapatılamaz!" diye başlık atana, "Bu kapatma davası değil, olsa olsa yargı muhtırasıdır" diyene, yargının görev yapmasını "halk iradesine karşı bir sivil darbe" diye niteleyene, "bu talihsiz girişimin millet vicdanında hiçbir mecburiyeti yoktur" diyene, "Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya milyonlarca milyonlarca milyonlarca başıbozuğa parti kapatma davası açtı. Abdurrahman öyle uygun görüyorsa, kapan sen de Türkiye. Bırak kibri, kapan. Muhteşemsin Abdurrahman" diyerek dalgasını geçene hesap sorulur.
Abdurrahman Yalçınkaya bir savcı. Kamu hukukunu korumakla görevli biri. Onunla dalga geçip hakaret eden de, "ölüm" çağrışımlarıyla mesaj veren de onun görevini yapmasından memnunluk duyacakken, kendini güven içinde hissedecekken onu hedef alırsa, bunda bir yanlışlık olması gerekmez mi?
Yanlışlık var.
Yanlışlık Abdurrahman Yalçınkaya’nın dün kendisini ziyarete gelenlere söylediği, "Ben Cumhuriyet’in başsavcısıyım, rejimi korumak adına görevimi yaptım. Cumhuriyet, şeriat devleti tehdidi altında. İddianamede tüm deliller var. Yetkilerimi ve sınırlarımı aşmadım. Asla geri adım atmam" şeklindeki cümleyle açığa çıkıyor. Çünkü ona saldıranların yüzde en az 90’ı Yalçınkaya’nın savunduğu değerlerin karşısındalar. O "Cumhuriyet, şeriat devleti tehdidi altında" diye düşündüğü için dava açmış.
Ötekiler de biliyor bunu. Zaten sorun da oradan çıkıyor. Tepkilerin özünde "Bu gidişe neden engel oluyorsun?" kızgınlığı var.
Aksi söz konusu ise yani Yalçınkaya ipe sapa gelmez bir iddianame hazırladıysa, ortada Türkiye’yi şeriat devleti yapmaya uğraşan kimse yoksa bu telaş niye?
İsmet Paşa bir tarihte Demokrat Partililer’e, "Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum... Suçluların telaşı içindesiniz" demişti. Ona benzer bir durum olmasın?