Paylaş
Şimdi durum pek mi değişti?
Göreceli olarak ‘‘evet’’.
Gerçi Cumhurbaşkanlığı sorunu çözüldü, ama Mumcu cinayeti konusu bize kalırsa ilk andaki aşırı umut veren durumla pek de uyumlu sayılmayacak bir görüntü vermeye başladı.
Ama bunun ayrıntılarına girersek asıl üstünde durmak istediğimiz konuya yer kalmayacak. O nedenle burada kesiyoruz.
Bizim değinmek istediğimiz, yukarıda belirttiğimiz gibi ‘‘Bir DGM Başsavcısı'nın’’ kuşku uyandıran durumu...
Hikáyeyi günlerdir okumayan, TV'lerden izlemeyen nerdeyse kalmadı. O nedenle şimdi herkes biliyor ki İstanbul DGM Başsavcısı Oktar Çakır aynen 1997 yılının Kasım ayında meydana gelen Susurluk kazası gibi bir olayın içinde görünmektedir. Çünkü yanında bulunan ve kazada ölen kişi, bir DGM Başsavcısı'nın arkadaşlık yapması beklenemeyecek türden biridir.
Şimdi bu tabloya bakıp haklı olarak ‘‘Ya Rab! Bize ülkemizi mafyadan, yeraltı dünyasının haydutlarından, çetelerden kurtaracak türden trafik kazaları nasip eyle!’’ diye dua mı edelim sorusunu yöneltebilirsiniz.
Öyle ya... Böyle bir zatı İstanbul DGM Başsavcılığı'na eğer Adalet Bakanlığı tayin etse, kıyameti koparırdık.
Buyurun... ‘‘Bağımsız’’ olduğu ileri sürülen Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yaptığı da işte bundan ibaret.
Geçen gün bu karar altında imzası olan Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili Engin Doğu'nun, ‘‘Ben, kendisini sicilindeki bilgiler ve kıdemini dikkate alarak adaylığa önerdim. İnsanlar kavun değil ki koklayıp anlayasınız. Soruşturma tamamlandıktan sonra, kirli çamaşırları ortaya çıkarsa, gerekeni en önce ben yaparım. Bundan kimsenin şüphesi olmasın’’ dediği bildiriliyordu.
Oysa Oktar Çakır'ın birtakım kabul edilemez ilişkiler içinde olduğu İçişleri Bakanlığı tarafından bu tayinden önce Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurul'na bildirilmiş. Ama Kurul bu uyarıyı dikkate almamış.
Sayın Engin Doğu'ya kimse ‘‘adayların şurasını kokla’’ demiyor ki... Ondan ve arkadaşlarından görevlerinin gereğini bihakkın yapmaları isteniyor. O kadar.
Sayın Doğu şimdi bu tayindeki rolü nedeniyle hem kendisinin, hem de Yüksek Kurul'daki arkadaşların adının kirlenmesini nasıl önleyecek?
Görüldüğü gibi mafya, devletimizin en üst makamlarına adam tayin ettirme gücüne sahiptir. Nitekim Orhan Taşanlar'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden Bursa Valiliği'ne tayin edilmesine tepki gösterip ‘‘Beni buraya kumar mafyası tayin ettirdi’’ dediği hálá hatırlardadır. O nedenle ilk kırılacak olan devlet içindeki mafya egemenliği olmalıdır.
Paylaş