Bu hesap tutar mı?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ortaya attığı, "Anayasa’nın 10’uncu maddesini değiştirelim. Kanun önünde eşitlik ilkesine, ’her türlü kamu hizmetinin sunulmasında ve bu hizmetlerden yararlanılmasında da eşit davranılması’ ibaresini ekleyelim" önerisi daha gün ışığına çıkar çıkmaz duvara tosladı.

Gerçi 19 Eylül 2007 tarihli gazeteler, Bahçeli’nin bu öneriyi o tarihte de dile getirdiğini ama "anlamlı" bulunmadığı için olsa gerek kimsenin pek yüz vermediğini gösteriyor.

Tıpkı Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun "Cumhurbaşkanını halk oylamasıyla seçelim" önerisi gibi...

Başbakan Tayyip Erdoğan, anımsayacağınız gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde çıkmaza girince Mumcu’nun bu önerisine sarılmış, süreci daha da içinden çıkılmaz hale getirmişti.

Aslında Mumcu bu öneriyi iki yıl kadar önce yapmış ama kimse yüz vermemişti. Nitekim öneri benimsendikten ve Meclis’ten geçtikten sonra bile işe yaramadı.

Bu benzetmeyi boşuna anımsatmıyoruz. Görüşleri dün basına yansıyan pek çok bilim adamı, hukukçu ve siyasetçinin ifade ettiği gibi Bahçeli’nin önerisi Anayasa’ya girse bile ya Ergun Özbudun’un ifadesiyle "Zaten mevcut 10’uncu madde kamu hizmetlerinin verilmesinde ve ondan yararlanmada eşitliği kapsadığı" için "yeni bir şey getirmiş sayılmayacak"tır. O nedenle gereksiz ve anlamsızdır.

Yahut da getirmeye kalktığı "mutlak eşitlik" anlayışıyla uygulandığı zaman -Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın önceki akşamki açıklamasında değindiği gibi- "eğitim görenleri huzursuzluğa (ve) saflara ayıracak"tır. Yine Yalçınkaya’nın ifadesiyle "özgürlüğü dini esaslar çerçevesinde ele almak (...) ülkeye yarar getirmeyecek, halkı önce bilinçlendirmeye, ayrışmaya, sonra da çatışmaya götürecek"tir.

O nedenle Tayyip Erdoğan’a yapılacak en dostane tavsiye, MHP adına ortaya atılan öneriye "evet" demeden önce iyi düşünmesi ve Türkiye’nin geleceğini huzursuzluklarla, çatışmalarla karartacak gelişmelere kapı açmamasıdır.

Kaldı ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya’nın yaptığı uyarı, "Anayasa’nın temel ilkelerine aykırı önerilerin ve gelişmelerin sorumlusu olabileceklerini" açık bir dille hem Erdoğan’a hem de Bahçeli’ye bildirmektedir.

Özellikle son günlerdeki gelişmelerin ortaya koyduğu bir şey var:

Daha önce "Parti olarak programımızda da, seçim beyannamelerimizde de türban konusunda bir vaat yoktur" tezini savunan ve "konunun çözümünü toplumsal uzlaşmaya bıraktığını" vurgulayan Başbakan Tayyip Erdoğan, son günlerde bu tavrını değiştirmiştir. Bu değişiklik elbet amaçsız değildir. Ancak amacın "ne pahasına olursa olsun türban konusunu kendi istediği gibi sonuçlandırmak" mı, yoksa ardındaki ikinci bir hesapla mı bağlantılı olduğu henüz belli değildir.

Hesap birinci amaçla ilgiliyse bedelini söyledik. Değilse onu da göreceğiz.
Yazarın Tüm Yazıları