Bu gidişle...

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ‘‘kadrolaşma’’ konusundaki inadından vazgeçmemiş olmalı ki TRT Genel Müdürlüğü'ne getirebilmek için yasa değişikliği dahi yaptığı Şenol Demiröz’ün kararnamesini Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e elden götürmüş.

Şenol Demiröz olayı Sayın Erdoğan'ın ne ‘‘tek’’ ne de ‘‘ilk’’i!

Özellikle Başbakanlık Müsteşarlığı'na getirdiği Ömer Dinçer'i halen görevde tutması da gösteriyor ki, bu konuda sonuna kadar gidecek.

Her iki bürokratın niçin duyarlık yarattığını artık bilmeyen kalmadı:

Şenol Demiröz yanılmıyorsak 1988 yılında Çanakkale Savaşı'nın yıldönümü dolayısıyla TRT için yaptığı programda bu savaşın en önemli komutanlarından biri olan Albay Mustafa Kemal'i yok saydığı gerekçesiyle çok eleştirilmişti.

Biz Demiröz'ün o konuda kamuoyunu tatmin edici hiçbir açıklamasını hálá anımsamıyoruz.

Ömer Dinçer olayı ise yaratması gereken duyarlık yönünden kanımızca Demiröz'ünkinden kat kat önemli. Çünkü bu zat devletin en yüksek ve en önemli bürokratı konumunda bulunuyor. Oysa Dinçer, ‘‘halen aynı kanaatteyim’’ dediği 1995 tarihli bir bilimsel sunuşunda özetle ‘‘Türkiye'de cumhuriyet ve laiklik gibi temel değerlerin zayıfladığını’’ ileri sürmüş, ‘‘artık daha Müslüman bir Türkiye yaratma zamanının geldiğini’’ savunmuştu.

Devletin en önemli iki makamına, cumhuriyetin temel felsefesine karşı görüş ve inançları olan iki kişiyi, ısrarlı bir tavırla oturtmakta direnen Başbakan, aynı zamanda kendi temel görüşünü de yansıtmış olmuyor mu?

Sayın Erdoğan'ın bu tavrı ‘‘laik cumhuriyeti koruma’’ konusunda verdiği sözlerle ve eski kimliğini terk ettiğine ilişkin beyanlarıyla çelişmekle kalmıyor, ileriye doğru da tehlike işaretleri veriyor.

Kaldı ki Erdoğan kadrolaşma konusunda, kendi partisinin Seçim Beyannamesi'ndeki sınırı da çiğneyip geçti. Çünkü orada ‘‘Siyasi iktidar değişikliğinin üst kadrolar dışında, bürokratik yapıya etkisi en aza indirilerek, yönetimde istikrar ve süreklilik sağlanacaktır’’ dendiği halde, AKP'nin bazısı parti üyesi, bazısı bürokrat, bazısı tarikatçı ajanları devlet kadrolarını hallaç pamuğu gibi atmaya başladılar. Yani o ‘‘üst kadrolar dışında bir şeye dokunmayacağız’’ lafı çoktan unutuldu. Örneğin Sağlık Bakanlığı'nın şu andaki İstanbul kadrolarını, İstanbul Sağlık Müdürlüğü'ndeki bir müdür yardımcısı belirleyip değiştiriyor.

Kırıkkale'de bu operasyon çoktan tamamlandı. Trabzon'da DSİ Bölge Müdürlüğü'ne kimin tayin edileceğini Rize ve Trabzon'daki AKP İl Yönetim Kurulları belirledi. Milli Eğitim dünyasında gerici ses egemen kılındı. Son bir örnek söyleyelim de gerisini anlayın:

Çanakkale'ye bağlı Çan'daki termik santralda iş isteyenlere Bayramiç AKP İlçe Başkanı, ‘‘Önce partimize başvurun’’ diye alenen anons yaptırdı...

Ankara'dakiler öyle... Taşradakiler de böyle olunca nereye varacağız?
Yazarın Tüm Yazıları