AFRA ve tafrayla ikide bir kırmızı çizgiler ilan eden hükümetin "Irak Özel Temsilcimiz Murat Özçelik’i Irak’ın kuzeyini yöneten Mesut Barzani ile görüşme yapmaya gönderdiğine" ilişkin haber gelince, TBMM’de yapılan son "tezkere" görüşmelerini anımsadık.
Meğer Bağdat’tan başka yönetim tanımama fiyakası buraya kadarmış.
Tezkere bildiğiniz gibi geçen yıl 17 Ekim’de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne verilen "1 yıl süreyle sınırötesi harekát yapma yetkisi"nin önümüzdeki yıl da geçerli olmasını öngörüyordu.
Meclis Genel Kurul tartışmaları, kamuoyuna gerektiği gibi yansımadı. O nedenle bir özet yapmaya gerek duyduk.
Tutanaklardan da izleneceği gibi o gün CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ,hükümetin terörle mücadele konusunda "caydırıcı" bir stratejisi olmadığını vurgulamış. Bunun ilk şartı, "tehdidin saptanması"dır demiş. Tehdidin Irak’ın kuzeyinde Mesut Barzani tarafından yönetilen bölgeden geldiğini belirtmiş. "Türkiye eğer PKK’nın Kuzey Irak’taki mevcudiyetine son vermek istiyorsa, Barzani’nin PKK’yı koruma ve destekleme iradesini ve azmini kırması lazımdır" demiş.
"Türkiye’nin Kuzey Irak’taki siyasi otoriteye, PKK’ya sağladığı desteğin çok ağır bir bedeli olacağını göstermek gibi bir görevi ve sorumluluğu vardır. (...) Türkiye caydırıcı politikasıyla Barzani’yi ’PKK mı? Türkiye mi?’ tercihini yapmaya zorlamalıdır. Ankara bunu yapmazsa tezkere blöfle eşanlamlı olur ve dağ fare doğurur" diye ilave etmiş.
Elekdağ bu stratejinin başarılı örneklerini de söylemiş. Örneğin, "Karasularını 6 milin üstüne çıkarmasını savaş sebebi sayacağımızı resmen ilan ettiğimiz için Yunanistan buna cesaret edemedi. Keza Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş, Reyhanlı’da PKK liderini korumaması için Suriye’ye ültimatom verince Suriye liderinin yelkenleri indirdiğini" anlatmış. Bu sayede şimdi "hem Yunanistan hem de Suriye ile daha iyi ilişkiler içinde olduğumuza" dikkat çekmiş.
Ama Elekdağ asıl, bu hükümetin "terörle" mücadelede neden "zaaf" içinde olduğunu anlatmış. Asıl meselenin Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasında 5 Kasım 2007’de yapılan görüşmede varılan mutabakattan kaynaklandığını söylemiş. Bu mutabakata göre Türkiye’nin ABD’den istihbarat alma karşılığında, "ABD’nin izni olmadan Kuzey Irak’taki PKK unsurlarına karşı askeri harekát yapmama" sözü verdiğini, böylece "uluslararası hukuktan doğan meşru savunma hakkımızı bir başka devletin iznine bağladığını" söylemiş. Nitekim ABD Kongresi’nebilgi veren ABD’li komutanlar Odierno ile Oramiral Fallen’in, "PKK ile Türkiye’yi müzakereye oturtmaya çalıştıklarına" ilişkin sözlerini aktarmış.
Elekdağ bu inanılmaz derecedeki yanlış politikanın Barzani’ye, "Türkiye’den korkmadan istediğini yapma" güvencesi verdiğine değinmiş. Bunun gerçek sorumlusunun da "İstihbarat yardımının, Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahale hakkından feragat etmesi şartına bağlanmasını" kabul eden Başbakan Tayyip Erdoğan olduğunu vurgulamış.
MHP adına konuşan Deniz Bölükbaşı da aşağı yukarı aynı yönde görüşler ileri sürmüş. Peki hükümet adına yanıt veren Cemil Çiçek ne mi demiş? Bu çok ağır eleştirileri hiç duymamış.