GEÇEN seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) ‘iktidara gelirsek uygulayacağız’ diye vaat ettiği vergi politikasına inanıp da ona oy veren vatandaşlar şimdi ne düşünüyorlar, merak ediyoruz. Merak ediyoruz; çünkü ‘Seçim Beyannamesi’nde AKPaynen:
‘Orta vadede toplam vergi gelirlerini azaltmadan, verginin tabana yayılması, kişi ve kurumları kayıtdışılığa iten nedenlerin kaldırılması ve vergi idaresinde etkinliğin sağlanmasıyla, vergi oranları tedricen (yavaş yavaş) indirilecektir’ demişti.
Kendisini AKP’nin Dr. Schacht’ı (Hitler döneminin Maliye sihirbazı) sanan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan maalesef yukarıdaki vaatlerin tam aksini yaptı. Örneğin verginin tabana yayılması yerine tabandaki az ve orta gelirli vatandaşı dolaylı vergilerin silindiri altında pestile çevirdi.
Şimdiki durumun ne anlama geldiğini, bakın konunun tanınmış bir uzmanı olan eski Maliye Bakanlığı Müsteşarı Biltekin Özdemir nasıl ifade etti:
‘Bu yapının (vergi gelirlerinin yüzde 32.7’sinin dolaysız, yüzde 67.3’ünün dolaylı yoldan alınmasının) sağlıklı olmadığı çok açıktır.
Vergilendirme, gelirler ve kazançlardan çok, harcamalar üzerine yani fiyat ayarlamalarına kaydırılmış, dolaylı vergilerin oran ve miktarları kabul edilemez seviyelere yükseltilmiştir. Bu yapının vergi yükünü özellikle alt ve orta gelir gruplarına bindiren, onları zayıflatan ve gelir dağılımını daha da bozan etkileri olduğu söylenebilir. Çünkü verginin büyük kısmını, gelirinin tamamına yakınını tüketmek durumunda kalan orta sınıf ödemektedir...’
Özdemir sakıncanın, sadece alt ve orta gelir düzeyindekilerin ezilmesiyle sınırlı olmadığını söylüyor, izlenen politikanın ‘Zaten mevcut olan çok büyük kayıt-dışı ve vergi-dışı alan oluşmasına da katkıda bulunduğunu’ vurguluyor.
Peki poşetlenerek satılan kitabı, gazeteyi, broşürü, deodorantı, tıraş ve banyo malzemelerini dahi ‘lüks ürün’ sayıp bunlarla ilgili Özel Tüketim Vergisi’niyüzde 6.7’den yüzde 20’ye yükselten ama ‘elmas’ı lüks saymayan bizim Dr. Schacht neden böyle yapıyor?
Bir sebebi biliyoruz...
Türkiye’nin cari açığı (toplam döviz gelirleri ile toplam döviz giderleri farkı) büyüdüğü için, hükümet lüks mallar ithalatı yüzünden dövizimiz azalmasın diye bu kararı aldı.
İkincisi... Uluslararası Para Fonu, hükümetin yeniden 13 ili ‘teşvik’ kapsamına almasından doğacak gelir kaybının telafi edilmesi için Maliye’yi zorluyordu.
İyi de... Maliye Bakanı orada patlak lastik tamircisi gibi araba yürüsün diye ikide bir yama yapmak için mi var, yoksa Türkiye’nin mali yapısını düzeltip vergi kaybını önlemek (kayıtdışı ekonomiyi kayıt altına almak) için mi?
Bir soru daha:
Gelir dağılımını bozmak için mi, düzeltmek için mi?
Bu basit soruların yanıtını doğru verirsek belki doğru Dr. Schacht’ı da buluruz.