Paylaş
Daha fazlası da var ama bunlar meslektaşımız. Dilimiz dönmüyor.
Öte yanda yargı birbirine girmiş durumda. Ama sorumlusu “yargı”nın kendisi değil. “Reform” yapma bahanesiyle yargıyı birbirine düşüren ve taciz eden siyasi iktidar sorumlu.
Nitekim 59 yargıç ve savcıyı imzasız ihbar mektuplarına dayanarak ve “yasaya aykırı” usullerle bu Adalet Bakanlığı dinletti.
Hatta İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nı bile aylar boyu gizlice dinlediler.
Sonunda hiçbir şey çıkmadı.
Ama en vahimi, hukuk devletinin baş savunucusu olması gereken Adalet Bakanlığı bu nedenle utanç ifade eden tek kelime söylemedi.
Buna karşılık, son iki yılımızı işgal eden “Ergenekon” dizisinde yaşanan rezaletlere seyirci kaldı. Örneğin elindeki gizli belge ve bilgileri medyaya dağıttırarak hem soruşturmanın gizliliğini ihlal eden hem de yasaların koyduğu yasağı çiğneyen Cumhuriyet Savcıları hakkında tek kelimelik işlem yapmadı.
Tam tersine bugünkü Bakan, onlara yaptırım uygulamaya kalkan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda, bu yasaya aykırı uygulamaların baş savunucusu oldu.
Adalet dağıtma işinin ciddiyetini göz önünde tutan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu çareyi, uygulamayı frenleyecek bir mekanizma kurmakta aradı:
Konuyla meşgul “yetkili savcı”ların belli işlemlerinin uygulamaya konulabilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın veya Başsavcı Yardımcısı’nın onayını alma zorunluluğunu getirdi. Ama bu da kâr etmedi. Nitekim bazı yetkili savcılar adeta “Sen mi daha yüksek rütbeli generali içeri attırdın ben mi?” yarışmasına girmiş gibi oldular.
Sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, kendisinin veya Yardımcısının açık onayı olmadıkça yetkili savcılar tarafından verilmiş “gözaltına alma” talimatının emniyet tarafından uygulanmasını yasakladı.
Ama işte son olayda gördünüz:
“Yetkili” sıfatını taşıyan iki savcı, bu talimatı yok sayıp biri Milli Güvenlik Kurulu’nun eski Genel Sekreteri emekli Orgeneral olmak üzere 90 kadar -çoğu yüksek rütbeli- askeri gözaltına almaya kalktılar.
Ve bu nedenle Başsavcı tarafından o dosyaya bakmaktan men edildiler.
Kimin adaleti, hukuku savunduğu anlaşılsın diye uzatmadan söyleyelim:
Adalet Bakanı sanki bu olayın Anayasa değişikliği ile bir ilgisi varmış gibi “bu tür olaylar yaşanmasın diye reform yapmak istediklerini” söyledi. Oysa söylediğinin hukuku, adaleti değil “görevini doğru yapmayanları koruma” anlamına geldiğini elbet kendisi de biliyor.
Paylaş