BU ülkenin "Milli Eğitim Bakanı" sıfatını taşıyan politikaları kendilerini acaba -örneğin- Gürcistan Cumhuriyetinin kabinesinin veya Ürdün hükümetinin üyesi mi zannediyorlardı diye sormak gereğini duyuyor insan.
Aynı şeyi bir ölçüde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanları için de düşünseniz yeridir.
Çünkü son olarak ortaya çıktı ki yıllardır bu makamları işgal eden bakanlar, ilköğretim ve ortaöğretim okullarında verilen "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" dersinin hem içeriğinin hem de fiili durumun Anayasa’nın 24’üncü maddesi hükmüyle çeliştiğini farketmemişler.
Hadi Diyanet’ten sorumlu bakanları mazur görelim. Ne de olsa Danıştay’ın verdiği son bir kararla artık saklanamaz hale gelen bu gerçeği görmek doğruca onların konusu değildi.
Peki ama 1982’den beri tam 15 eğitim bakanı oturmuş o sandalyaya. Bunların hiç biri, özellikle de son 5 yıldır Bakan olan Hüseyin Çelik de hiç mi düşünmemiş, "yaptığımız iş Anayasa’ya uygun mu değil mi?" diye.
Düşünmemiştir.
Daha doğrusu düşünmüş olsa bile işine gelmediği için Anayasa hükmünün çiğnenmesine rahatça göz yummuştur.
Gerçi Milli Eğitim Bakanlığı uzmanlarının "dava konusu müfredatın 2006 yalında değiştirildiğini" ileri sürdükleri bildiriliyor ama, sözü edilen değişikliğin göstermelik mi olduğu birinci konu. Uygulamada çocuklara "din kültürü ve ahlak bilgisi" yerine laik devlet ilkesine aykırı neler öğretildiği ikinci konu.
Hele eğitim sistemini "dinileştirme" konusundaki gayretleri bilinen, bakanlık kadrolarını nerdeyse tamamen tarikat bağlantılı isimlerle dolduran Hüseyin Çelik’in Anayasa emrine uyacağını beklemenin, 2 kere 2’nin 5 ettiğini iddia etmekten farkı olmadığı dikkate alınırsa...
Ama yine de biz iyimser olmaya kendimizi zorlayalım ve Danıştay’ın kararını sizlerle paylaşalım:
Sekizinci Daire kararında yıllardır sürüp gelen uygulamanın, "Türk milli eğitiminde laiklik esastır" diyen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 12’nci maddesine aykırı olduğu vurgulanıyor.
Sadece 1739 sayılı yasanın değil, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de Hasan ve Eylem Zengin tarafından açılan dava nedeniyle 9 Ekim 2007 tarihinde verdiği kararda, "İlk ve orta öğretim okullarının 4,5,6,7 ve 8’inci sınıflarında okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarının incelendiği, bunun sonunda, Türkiye’de hakim olan dinsel çeşitliliğin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde dikkate alınmadığı, özellikle Alevi inancına sahip topluluğun Türk nüfusundaki oranının çok büyük olmasına rağmen, öğrencilerin Alevi inancının itikat veya ibadet unsurları hakkında eğitim almadığı" sonucuna ulaşıldığı bildiriliyor.
Danıştay hem bu kararı hem de Anayasa Mahkemesi’nin aynı doğrultudaki 16 Eylül 1998 tarihli kararını esas alarak, "ülkemizde, çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretiminin verilmediği sonucuna ulaşılmıştır" demiş.
Bakalım yargıya hiç saygısı olmayan iktidar bunu da "türbana" benzetecek mi?