Bilgi kirliliği

İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in dün "Ergenekon" soruşturmasının iddianamesi ile ilgili olarak verdiği bilgilerin, gazeteciliği "psikolojik savaş" aracı haline getirenleri dizginleyip dizginlemeyeceğini birlikte göreceğiz.

Gerçi Aykut Cengiz Engin "iddianamenin içeriğini" açıklamadı.

İçeriğin, yasa emri gereğince ancak iddianame mahkeme tarafından kabul edildikten sonra öğrenilebileceğini vurguladı. Ama bu soruşturmayı bir "psikolojik savaş" konusu sayanlara bağlı "mersenari"lere (kiralık askerlere) yaptıklarının ne kadar utanç verici olduğunu şu sözlerle anlatmaya çalıştı:

"Soruşturmanın başladığı tarihten itibaren yazılı ve görsel basında örneğine çok az rastlanan bir yoğunlukta soruşturmaya ilişkin bir kısmı gizli olan belge ve bilgilerin yayınlanması suretiyle soruşturmanın gizliliğini ihlal edici nitelikte yayın ve yorumlar yapıldığı görülmüştür.

Kamuoyunu bilgilendirmek elbette basının en başta gelen görevi olup, bu asli görevin yapılmamasını düşünmek kesinlikle söz konusu olamaz.

Ancak bu yayın ve yorumların çok büyük bir bölümünün maalesef gerçek dışı olduğunu ifade etmek isterim.

Bu yayınlar ciddi boyutlarda ’bilgi kirliliğine’ sebebiyet vermiş ve kamuoyu yanlış bilgilendirilmiş ve bilgilendirilmektedir.

Bir çoğu da doğru olmayan
(bu) bilgiler, çeşitli kişi ve gruplar tarafından da yanlış yorumlandığı için kamuoyunda yanlış beklentilere yol açmakta, soruşturmanın selametini, şüphelilerin özel yaşam ve temel haklarını ihlal etmekte ve yargı aleyhine de ağır eleştirilere sebebiyet vermektedir.

Değerli basınımızın ve kamuoyunun, gerek devam eden soruşturma safhasında, gerek bundan sonraki yargılama safhasında, yetkililerin açıklamaları dışındaki bilgilere itibar etmemelerini, soruşturma ve yargılama ile ilgili gereken hassasiyeti göstermelerini bekliyor ve rica ediyoruz."


Engin’in bu sözleriyle hangi haberleri kastettiğini bilmiyoruz. Ama örneğin Danıştay İkinci Dairesi’ne baskın yapıp Mustafa Yücel Özbilgin’i öldüren Alparslan Arslan’ın, "Ergenekon" soruşturması kapsamında tutuklananlardan Veli Küçük’le Norveç’te çekilmiş fotoğrafı diye yayınladıkları görüntüdeki gencin Azerbaycanlı biri olduğu ortaya çıkınca hiçbirinin özür dilemediğini -utanma belirtisi herhangi bir şey yapmadığını- anımsıyoruz.

Aylarca "Ümraniye’de bir evde bulunan 27 adet el bombasının, Cumhuriyet Gazetesi’ne atılanlarla aynı seri numarası taşıdıkları ortaya çıktı" diye yazdılar. Oysa Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız dün, "Ümraniye’de ele geçirilen bombalar ile Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalar aynı seriden değiller" diye yazdı ve ayrıntılı bilgiler verdi.

Şimdi ya Yıldız’ın yalan söylediğini ispat etmek yahut özür dilemek onlara düşmez mi?

Ama öyle bir şey beklemeyin. Çünkü bu liberal maskeli faşistlerin "utanma" duygusu yoktur.

Yazı bitmeden bir çift söz de Sayın Başsavcı’ya söyleyelim:

Kurumlar (örneğin Emniyet yahut Savcılık) adına basına bilgi veren "sözcü"ler oluşturulmadığı sürece basının kamuoyuna doğru bilgi vermemesinden şikáyet katiyen bitmez.
Yazarın Tüm Yazıları