OLAYIN yakınında değiliz. O nedenle gazete haberine dayanmaya mecburuz. Ama gazete haberinde de pek beklenmedik bir şey yok:
Haberi “Aman Demokrat Parti ile Anavatan (ANAP) birleşmesin de ne olursa olsun” diye çok çırpınan bir gazete vermiş ama yine de değinmeye değiyor:
Biliyorsunuz aktif siyasetten bir süre önce çekilmiş olan Hüsamettin Cindoruk, ülkenin bugünkü durumunda kendisine görev ve sorumluluk düştüğü gerekçesiyle tekrar siyasete döndü. Amacının "merkez sağdaki siyasi güçleri birleştirdikten sonra tekrar geri plana çekilmek" olduğunu da baştan ilan etti. O yüzden Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığına aday oldu ve seçildi.
Nitekim "merkez sağ"ın geleneksel temsilcilerini yani Demokrat Parti ile Anavatan Partisi yetkililerini bir araya getirerek, "birleşme"nin altyapısını hazırlayacak adımlar attı.
İşte tam bu sırada beklenenler duyulmaya başladı:
Anavatanlılar diyorlarmış ki, "Demokrat Partililerin asıl derdi partimizin Genel Merkez binasını almak, yoksa onların bizimle birleşmek gibi içten bir istekleri yok."
Bilindiği gibi Turgut Özal’ın Başbakan ve Genel Başkan olduğu yıllarda Anavatan Partisi pek görkemli bir Genel Merkez binası yaptırmıştı. Ondan söz ediliyor.
Yukarıda değindiğimiz habere göre de ANAP’lılardan "birleşmeye karşı" olanlar, "Birleşme konusunda acele edilmemesini veya birleşmenin üçüncü bir parti çatısı altında gerçekleşmesini" istiyorlarmış. Nitekim partinin Merkez Yönetim Kurulu toplantısında bazı üyeler şimdiki Genel Başkan Salih Uzun’un bir otelde Hüsamettin Cindoruk’la buluşmasını eleştirmişler.
Buluşmayıp da ne yapacaklardı ki?
Kimi de "Hüsamettin Cindoruk isminin öne çıkmasından" rahatsız olmuş.
Ayrıca "Sadece DP ile değil Saadet Partisi ve (Abdüllatif Şener’in yeni kurduğu) Türkiye Partisi ile de görüşmeler yapılmasını" isteyenler olmuş.
ANAP döneminde sık sık Adalet Bakanı olan Oltan Sungurlu da "Partimizi feshederek neden Cindoruk’a teslim edelim? Cindoruk bildiği gibi konuşuyor" demiş. Bir de -bizce haklı olarak- "Bütünleşme Komisyonu’nun yapacağı tüm çalışmaları MKYK’ya getirmesini" istemiş.
Bunlar takatsiz siyasi partilerin -birkaçı samimi olsa da- genellikle kifayetsiz siyasetçilerinin tepkileridir. Çünkü yeni bir oluşum içinde kendilerine bir rol düşeceğinden veya ne rol düşeceğinden emin olmadıkları için bir "maraza çıkarıp" kendilerinin önemsenmesini sağlamaya çalışırlar.
"Saadet Partisi ile de görüşelim" demek, "Bu birleşme meselesini unutalım" demekten farksızdır. "Üçüncü partide buluşalım" diyenlerin de "Eğer o kadar gücünüz varsa neden mevcut partinizi ayağa kaldıramıyorsunuz?" sorusuna yanıt vermedikçe önerilerinin değeri yoktur.
Kimse kendini dev aynasında görmesin. Anavatan Partisi son yani 29 Mart 2009 tarihli yerel seçimde, il genel meclisi üyeliği için kullanılan oyların sadece binde 76’sını aldı. Demokrat Parti’nin oyları ise binde 384 idi. Yani ikisini toplasanız bir avucu doldurmuyor.
Bu durumda birleşmeyip de ne yapacaklar Allah aşkına?