YARGITAY Birinci Başkanı Sayın Osman Arslan, "Yargıtay ve Laiklik" konulu yazımıza aşağıdaki açıklamayı gönderdi. Bunun karşılığını yarın vermek üzere açıklamayı aynen yayınlıyoruz:
"Sayın Oktay Ekşi, 13 Eylül 2006 günü yayınlanan başyazınızla ilgili olarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki hususların açıklanması zorunlu görülmüştür.
1- Sayın Ekşi, yazınızda ’Anayasamızda ve öteki yasalarımızda ’laikliğin tanımı’ diye yazılmış ne bir başlık ne de onu izleyen, ’laiklik şu şu demektir’ türünden bir sözcük vardır. Laikliğin tanımını bu şekilde ararsanız ’laikliğin tanımı burada yok’ diyebilirsiniz’ şeklinde düşüncenizi belirtmektesiniz.
Ben ise konuşmamda ’Anayasa laikliğe özel önem ve değer vermiş, bu bağlamda Anayasa’nın başlangıç bölümü ile 2, 4, 6, 10, 14, 15 ve 24. maddelerinde laiklikle ilgili hükümlere yer verilmiş ise de laikliğin açık tanımı yapılmamıştır’ diyorum (Konuşma kitapçığı sh. 13).
Ben açık tanım yok ifadesini kullanırken; siz, tanım yok demektesiniz. Ben yalnız Anayasa’dan söz ederken; siz, Anayasa ve yasaları konu ediyorsunuz. Söyleminizin bu biçimiyle de yani Anayasa ve yasalarda tanım olmadığını belirtmekle; beni doğrulamakla kalmıyor, benden de ileri gidiyorsunuz. Öncelikle bu hususu vurgulamak isteriz.
Tanım, hüküm, düzenleme... gibi terimlerin anlamları ve ifade amaçları farklıdır. Türkçe’mizi en iyi bilen ve kullanan yazarlardan biri olarak bunu elbette siz de bilirsiniz. Anayasa’da laikliğe özel önem ve değer verildiği belirtilerek açıklama yapılmıştır. Bu konuda farklı düşünmediğimiz de ortadadır. Ancak siz, Anayasa ve yasalardaki hüküm ve düzenlemeleri kastederek ’...laikliğin ne anlama geldiğini gösteren binlerce, onbinlerce tanımı vardır’ diyorsunuz. Bu ifadeniz, görüşünüzle çelişkiye düşmemiş midir? Ben AÇIK TANIMDAN söz ettiğim halde; neden sıfat olan AÇIK sözcüğünü kullanıyor, bu sözcüğü geçiştiriyorsunuz?
Açık tanım, yazınızın ikinci paragrafıyla aynı anlama gelmez mi? Önyargılı olduğunuza ihtimal vermiyor ve inanmak istemiyoruz.
2- Konuşmamda da laikliğin tanımlanması öngörülmemiş, böyle bir dilek ve istekte bulunulmamıştır. Laiklikle ilgili yorum ve değerlendirmeler Anayasa ile Uluslararası Sözleşmelerin açıklanmasından ibarettir.
3- Konuşmada Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili hiçbir sözcük mevcut değildir. Siz yorum yaparak ve söylemediğim hususları varsayarak bu sonuca ulaşıyorsunuz. Diyanet İşleri Başkanlığı, ülkemize özgü bir kurumdur. Anayasa’mızda ve yasalarımızdaki yerini korumalıdır. Bu teşkilatın kaldırılması ile ilgili görüşlere katılmadığımızı belirtmek isteriz.
4- Yargıtay Kanunu’nun 59/2. maddesi gereğince Başkanlar Kurulu 12.06.2006 tarihinde toplantıya çağrılmış, daire başkanlarının görüş ve önerileri alınmıştır.
Yargıtay’ı Yargıtay Başkanı temsil eder ve Yargıtay adına konuşma Başkan tarafından yapılır (Yargıtay Kanunu 17/1). Yargıtay Başkanı’nın konuşması herhangi bir kurulun denetimine tábi değildir.
5- Yargıtay 138 yıldır ülkesinin hizmetinde olmanın onurunu yaşamaktadır. Yargıtay, Anayasa’nın ve yasaların öngördüğü biçimde çağdaş bir Türkiye istemektedir.
Konuşma kitapçığının 16. sayfasındaki iki paragrafı buraya almak zorundayız.
’Laiklik ilkesinin milli birlik ve beraberliğin, uzlaşı ve toplumsal barışın temel unsuru olduğu bilinmelidir.
Laikliğin koruyucusu yargıdır, Yargıtay’dır. Aklın ve bilimin ışığı altında, ülkemizi çağdaş ülkeler düzeyine çıkarmak, her bireyin hedefi ve özlemi olmalıdır.’
Yukarda belirtildiği biçimde görüş ve öneriler alınmıştır.
Adli yıl açış konuşmasının, anlatım dilinin yoruma gerek duyulmayacak kadar açık ve net olduğunu, muğlak ifadelere yer vermediğini düşünüyoruz. Düşüncemiz ne ise açık yüreklilikle ve kesin ifadelerle anlatılmıştır. Altında farklı düşünceler aramaya, gereksiz yorumlara girmeye, varsayımlarla soru işaretleri yaratmaya lüzum yoktur. Kişiliğimiz ne ise duruşumuz da, söylemimiz de odur. Devletimizin en özel kurumlarından birinin başında ve bu yaşımızda iken ne kişiliğimizden, ne tavrımızdan taviz verecek değiliz.