Paylaş
UYGAR olan veya olduğunu ileri süren ulusların aydınları bugün hem kendi ülkelerinin hem de ötekilerin ‘‘basın (iletişim) özgürlüğü'' konusunda aldıkları nota bakıyorlar.
Çünkü her yılın 3 Mayıs tarihinde, ‘‘basını özgür olmayan ülkeler'' ayıplanarak teşhir ediliyor.
Ne yazık ki Türkiye, bu ‘‘kötü mal’’ vitrinlerinin yıllardır değişmeyen malzemesidir.
Bazen haklı, çoğu kez de haksız eleştiriliyoruz. Ama bir türlü ‘‘eleştirilmeyi hak etmeme’’ becerisini gösteremiyoruz.
Nasıl gösterelim ki?
Bugün yani Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde gazetelerde dikkatinizi, ‘‘TBMM Başkanlık Divanı'nın Meclis kulislerine gazetecilerin girmesini yasakladığı’’ haberinin çekeceğinden eminiz.
Gazeteciden korkan bir Meclis'in özgür basına tahammül etmesini bekleyebilir misiniz?
Bugünkü Hürriyet'te de ‘‘iletişim’’in temeli olan ‘‘haberleşmenin gizliliği’’ ilkesinin ırzına, devlet tarafından nasıl geçildiğini okuyacaksınız.
Böyle bir ülkenin hangi gerçeğini savunabilirsiniz?
Ama yine de söyleyelim:
Türkiye'nin kötü gerçekleri çok, ama Türkiye'ye haksızlık etmek için bu kötü gerçekleri misliyle çarpan kötü niyetliler de çok. Örneğin merkezi Paris'te bulunan Reporters Sans Frontieres (RSF) (Sınır Tanımayan Muhabirler) isimli bir örgüt var. Bu örgütün en belirgin marifeti, Türkiye'yi ilgilendiren birkaç doğruyu olduğu gibi söylerken, öteki kötü gerçekleri olabildiği kadar büyütmek, örneğin 1'i 5'le çarpmaktır.
Bu örgütün Direktörü Robert Menard, Berlin'de 30 Mart 2001 günü bir konferansta, ‘‘1 Mart 2001 itibarıyla Türkiye'de 60 kadar gazeteci hapistedir’’ dedi. Böylece zihinlere ‘‘60’’ rakamını yerleştirdikten sonra suret-i haktan görünerek, ‘‘Ama bunların kaçının gazetecilik nedeniyle hapsedildiğini söylemek mümkün değildir’’ diye ilave etti.
Aynı örgüt, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle yayınladığı raporda bu defa ‘‘Türkiye'de 13 gazeteci cezaevine girdi’’ dedi. Sonra bunu ‘‘13 gazeteci tutuklandı’’ya çevirdi. Ama yayınladığı listede Hasan Özgün, Nureddin Şirin, Asiye Güzel Zeybek ve Karip Polat'tan başka isim veremedi.
Türkiye'yi karalama moda ya... Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de raporunda ‘‘1 Ocak 2001 itibarıyla Türkiye'de 14 gazetecinin hapiste bulunduğunu’’ ileri sürdü. Dünya Gazeteler Derneği (World Association of Newspapers) aynı rakamı alıp ‘‘Türkiye'de 14 gazeteci hapiste’’ diye yayın yaptı. Oysa CPJ'in rakamı, yıllardır olduğu gibi bu defa da ‘‘gazetecilikle ilgili olmayan nedenlerle hapsedilmiş’’ gazetecileri de içeriyordu.
Buna karşın Türk Basın Konseyi'nin araştırması, 1 Ocak 2001 itibarıyla Türkiye'de ‘‘gazetecilik’’ eylemi sonucu hapsedilmiş Kemal Evcimen dışında kimse olmadığını ortaya koydu. Nitekim Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) bunu dikkate aldı ve raporunda bu yıl, ‘‘Türkiye'de şu kadar gazeteci hapiste’’ demedi.
Demedi ama, ne iyi niyetlilerin gayreti ne kötü niyetlilerin çabası, Türkiye'deki durumu düzeltmeye yetti.
Paylaş