ÇOK değil 10 gün önce Başbakan Tayyip Erdoğan ile Bağdat’taki Irak hükümeti arasında imzalanan "Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması"nın mürekkebi kurumadan Mesut Barzani yine pişmiş aşa soğuk su kattı.
Oysa Erdoğan’la beraberindeki yandaş kalemler bizi bayağı heyecanlandırmıştı.
Mesut Barzani’nin son bir ay içinde yumuşamış görünen üslubu da anlaşılan o günlerin gereği söylenmiş "keyif bağışlama" sözleriymiş.
Anımsayacağınız gibi Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin geçen ay Ankara’ya yaptığı resmi ziyaret ardından Mesut Barzani, "Bize göre bu ziyaret, Irak ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde yeni dönem başlatmıştır. Türkiye ile Kürt bölgemiz arasındaki yanlış anlamaları ortadan kaldıran bir ziyaret olmuştur" demişti.
Bunun üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan da, yukarıda sözünü ettiğimiz anlaşmayı imzalamak için gittiği Bağdat’taki basın toplantısında "PKK’ya karşı mücadele" konusundaki işbirliği nedeniyle sadece Bağdat hükümetine teşekkür etmekle kalmamış, yandaş kalemlerin deyimiyle Barzani’ye de teşekkürlerini "dolaylı bir ifadeyle" sunmuştu.
Oysa "Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Anlaşması"nı işlemez hale getirecek sözler şimdi Barzani tarafından söyleniyor.
O sözlere gelmeden bir "Stratejik İşbirliği"nin temel koşuluna değinelim:
"Stratejik" sayılabilecek bir işbirliğinin iki tarafın çıkarlarını kısa ve uzun vadede göz önünde tutması ve buna aykırı bir nitelik içermemesi gerekir.
Oysa Türkiye’nin özellikle "Kerkük’ün statüsü" konusunda tarihten ve orada yaşayan Türkmen nüfusun haklarının Barzani tarafından hiçe sayılmasını engellemek zorunluluğundan gelen bir duyarlığı var. Bu statünün belirlenmesi için Irak Anayasası’nın 140’ıncı maddesi gereğince 2007 yılı sonuna kadar yapılmış olmasıgereken "referandum"a Türkiye hep karşı çıktı. Ankara’nın tezine göre, yapılacak referandum, "Barzani’nin, Kerkük’teki nüfus yapısını değiştiren uygulamalarını esas almayan" sağlıklı bir nüfus sayımına dayanması gerekiyordu. Oysa ortada güvenilir bir nüfus sayımı yok.
Nitekim söz konusu referandum Barzani’nin tehditlerine rağmen bugüne kadar yapılamadı. Çünkü özellikle Amerikan hükümeti Türkiye’nin itirazlarını dikkate aldı.
Yanlış anımsamıyorsak Birleşmiş Milletler’den de o yönde karar çıktı.
Şimdi referandumun 2007 yerine 2008 sonuna kadar yapılması söz konusu. Barzani önümüzdeki 5 ay içinde de referandumun yapılamayacağı korkusuyla hem Bağdat’ı hem de Irak Anayasası’nın yapılmasında çok emeği geçen ABD’yi tehdit ediyor. O yüzden "Anayasa’nın 140’ıncı maddesinin öldüğünü söyleyenler eğer bu madde öldüyse Irak Anayasası’nın da öldüğünü bilsinler" demiş.
Böylece sırf Irak Anayasası’nın değil, açık söylemek gerekirse yukarıda sözünü ettiğimiz Stratejik İşbirliği Anlaşması’nın da doğmadan öleceğini ilan etmiş.
Barzani tıpkı elindeki kozu kullanmayı iyi bilen ve gerektiğinde şantaj yapmaktan çekinmeyen Kıbrıs Rumları gibi davranıyor.