ÖYLE bekleyelim de, tekzip etmezse sonra yazalım dediğimizi zannetmeyin.
Çünkü Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, "Size göre yargı bağımsız mı?" diye soran gazeteciye, "Gayet tabii... Yargının birtakım sorunları var, ama Türkiye’de yargı bağımsız değildir demeyi de haksızlık sayarım" yanıtı vermesi sürpriz değildi.
Şahin’e göre "Yargının bağımsızlığı konusundaki tartışmalar, dışarıdan yargıya çokça müdahale girişimi sonucu ortaya çıkıyor"muş.
Demek ki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, "Türkiye’de yargının bağımsız olduğuna" inanmaktadır.
Peki ama o zaman AKP programına 2001 yılında konulan ve halen de orada duran "Yargıç tarafsızlığı ve yargı bağımsızlığı tam olarak sağlanacak, yargıç güvenceleri korunacaktır" ibaresi neyi ifade ediyor?
"Evet o zaman öyle yazıldı ama sonra yargıyı bağımsızlaştıracak, yargıca güven sağlayacak şu şu yasalar çıkarıldı" diyebilseniz, mesele kalmaz ama herkes biliyor ki, yok öyle bir şey.
Daha doğrusu o yönde bir yasa çıkarılmasından vazgeçtik, ne bir önceki Bakan Cemil Çiçek ne de şimdiki bakan Mehmet Ali Şahin, bu yönde bir tek yasa taslağı hazırlatmadı.
Ondan da vazgeçtik.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in geçen yıl mayıs başında Avrupa Birliği Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn’e alelacele sunduğu bir "Yargı Reformu Strateji Belgesi" vardı. Onu anımsarsınız.
Söz konusu belge bilindiği gibi, Avrupa Birliği’nin baskısı üzerine hazırlanmıştı. Çünkü AB bize -daha doğrusu hükümete- "Öteki ülkeler gibi siz de yargı reformunuzu hangi aşamalarda neler yaparak gerçekleştireceğinizi ortaya koyan bir Strateji Belgesi hazırlayıp vermezseniz, AB’ye üyelik müzakerelerinin "Yargı Faslı"nı açmayız" demişti.
Üstelik "yargı reformu"nun, yargıyı siyasi baskıdan tamamen uzak hale getirmesi yani AKP programındaki ifadeyle "yargı bağımsızlığını tam olarak sağlayacak" tedbirleri içermesi şart koşuluyordu.
Peki belgede o tedbirler var mıydı?
Yargıyı bağımsızlaştırmak şöyle dursun belgede, Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) Meclis tarafından da üye seçilmesi yani "siyasi iradenin, yargıya şekil vermesi" önerilmekteydi.
Ötekilerden söz etmiyoruz. Örneğin, Adalet Bakanı ile müsteşarınHSYK’da kalmaları, adliteftiş mekanizmasının, yargıç ve savcıların sicil dosyalarının ve HSYK sekreteryasının Bakanlık bünyesinde olması, savcıların ve yargıçların "idari" açıdan Bakanlığa bağlı kalmaları gibi sakıncalar aynen korunmaktaydı.
Dahası... Adalet Bakanı Şahin, kimsenin aklına gelmeyen -muhtemelen eşi de bulunmayan- bir öneriyi daha dile getiriyor ve "Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında disiplin cezası yolunu açmak gerektiğini" ileri sürüyordu.
Belli ki Bakan Şahin’in oturduğu yerden bakınca tüm bunlar "yargı bağımsızlığı" yönünden sakınca teşkil etmiyor.
Evvelce de öyle oldu. Örneğin önce Demokrat Parti iktidarına, sonra da 12 Eylül yönetimine, "yargı bağımsızlığının önemini" anlatamadık.
Dediklerimizin doğru olduğunu ancak iktidardan uzaklaşınca anladılar.