BİZDE yargı bağımsızdır deniyor değil mi? Bağımsız olan yargıya intikal etmiş bir konuda Başbakan konuşur da kamuoyu önünde, "Sonuna kadar gideceğiz" derse siz oradaki iradenin "yargı"ya mı yoksa "hükümete" mi ait olduğunu düşünürsünüz?
Yasalara göre Sermaye Piyasası Kurulu da bağımsızdır değil mi?
Başbakan tutar da medya ve iş dünyasının önemli bir kuruluşu hakkında kendisine "O gruba kesilen vergi cezası, grubun siyaseten cezalandırılması olarak değerlendiriliyor" diyen gazeteciye;
"(...) Bizim bu olayda dahlimiz yok. Biz ’Maliye Bakanlığı olarak soruşturma açacağız’ veya ’Oranın dosyalarını incelemeye alın’ demeyiz. (...) Yani bu olay (...) periyodik bir işlem..." dediğini okursanız, o Başbakan’ın "yalan söylemediğini" savunabilir misiniz?
Doğru olmadığı yüzde bin kesin olan bu yanıtı hadi yuttunuz diyelim. Başbakan üstüne üstlük;
"Mesela aynı şekilde SPK’nın (Sermaye Piyasası Kurulu) Doğan Grubu’yla ilgili şeyi var. Bağımsız bir kurum bu. Onu da mı ben yönlendiriyorum?" derse (23 Şubat 2009 SABAH) ona dönüp;
"Bağımsız bir kurum olan SPK’nın elindeki dosyaları bile biliyorsanız, oranın bağımsızlığına kim inanır?" demez misiniz?
Önceki gün Diyarbakır’da halkın karşısına çıkıp "hukuka" saygıdan söz eden bir Başbakan’ın "hukuk"la "keyfiliği" henüz ayıramadığını göstermek için veriyoruz bu örnekleri.
İsterseniz bir an için o sözleri ciddiye alalım da şunu soralım:
"Madem Maliye kendi rutin işini yapıyordu, ona kimse karışmıyordu, o halde AKP’nin Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, Maliye’nin işine neden burnunu soktu?
Üstelik basın toplantısı yaparak ’Doğan Grubu’na yapılan inceleme Başbakan’ın talimatıyla başlamadı. Hükümete, gerçek dışı saldırılarla incelemeyi önlemeye çalıştılar’ demek gereğini nereden duydu?
Bir Meclis Grup Başkanvekili’nin ’rutin’ bir vergi incelemesi konusunda basın toplantısı yapması da ’rutin’ mi?"
Göründüğü gibi mızrak çuvala sığmıyor. Kaldı ki kendisini, AKP iktidarının "fetvacı başı" sayan bir kalem, daha birkaç gün önce aynen Başbakan ve Canikli gibi bir yandan verilen para cezasını rutin bir işlem gibi gösteriyor, öte yandan da "esas" mesele olarak "Bu noktaya nasıl gelindiğini" araştırmak gerektiğinden söz ediyordu.
Demek istediği, "Doğan medya grubunun vergi kaçırmak gibi bir ádeti yahut sabıkası olduğu" değil. Belli ki 6 defa Türkiye Vergi Şampiyonu olmuş bir kişinin, 5 yılda devlete 21 milyar dolar tutarında vergi katkısı yapmış grubuna öyle bir şey söylemeye cesaret edememiş.
Mutad "komplocu" kafasıyla bir şeyler zırvaladıktan sonra, "Doğan medya grubunda köşeleri kapmış olanların değişen ve farklılaşan bir zeminde (yani AKP’nin rejimi değiştirme planı karşısında O.E.) değişime direnerek ayakta kalma ve varlığını sürdürme kavgası"nın bu "vergi cezası"na yol açtığını söylemiş. O sütun yazarlarının "Tavırları patronlarını zor duruma düşürecekmiş, umurlarında bile değil" diyor.
Sonra da -pek özgürlükçü görünmeye itina ettiğini unutup- "Vergi cezasıyla ilgili iddiaları haklıysa (yani yapılan gerçekten siyasi bir cezalandırma ise O.E.) bu haksız yerde durdukları (yani hálá AKP’ye biat etmedikleri O.E.) içindir" diyor, utanmadan...