Asıl Erdoğan hangisi?

SAYIN Başbakan’ın bazı konuşmaları karşısında itiraf edelim ki ‘Eyvaah!’ demek geçiyor içimizden. Çünkü her şeye ya tekrar ve en baştan başlamak gerekecek, yahut da ‘Bu vak’a umutsuz... En iyisi koyver gitsin’ diyeceksiniz.

Nitekim bir bakıyorsunuz karşınızda demokrasiyi bir ‘otobüs’ olarak görmekten vaz geçmekle kalmamış üstelik özümsemiş bir lider var. ‘Anayasal düzeni’ öğrenmiş, ‘Cumhuriyetin temel felsefesini’ kabullenmiş bir lider.

Ama bir bakıyorsunuz aynı kişi İmam Hatip Mezunları Derneği Başkanı imiş gibi konuşuyor. İşine gelmeyince yukarıdaki değerlerin tamamını yok sayıyor.

Bakınız şu son olaya:

Danimarka’da geçenlerde Jyllands-Posten isimli gazetede Hazret-i Muhammed’in bir karikatürü yayınlanınca İslam ülkeleri tepki gösterdi. İslam ülkelerinin Kopenhag’daki Büyükelçileri Danimarka hükümetini bu karikatür nedeniyle protesto ettiler. Gönderilen mektubu ‘Dışişleri Bakanlığı’nın talimatıyla’ oradaki Büyükelçimiz Fügen Ok da imzalayınca Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen tepki gösterdi. ‘AB’ye üye olmak isteyen laik ve demokratik bir devletin hükümeti bu mektubun altına imza atmamalıdır’ anlamında sözler söyledi ve konuyu NATO toplantısına getireceğini bildirdi.

Rasmussen’in bakış açısı belli ki şu:

‘Karikatürden davacı iseniz mahkemeye gidersiniz. Burası demokratik bir hukuk devleti. Hükümet karikatüre ne karışır ve hangi yetkiyle gazeteye müdahale eder? Bunu bizden bekleyenlerin AB’ye üyeliği desteklenebilir mi?’

Oysa Başbakan Erdoğan dün de Kopenhag’da kendi görüşünde ısrar ettiğini saklamamış. Yaptığı bir konuşmada özetle, ‘Ben onların dini değerlerine ne kadar saygı gösteriyorsam onlar da benimkine göstermelidir’ demiş.

Başbakan’ın beklentisi kişisel olarak çok yerinde... Elbet kimse kendi değerlerinin küçümsenmesinden, alay konusu edilmesinden hoşlanmaz.

Ama o tepki kişisel olarak dile getirilebilir. Bunun öteki yolu da Sivil Toplum Örgütlerinin sesini yüksetmesi ve söz konusu gazeteyi protesto etmesidir. Bilgi olsun diye hükümete de duyurabilirsiniz. Yahut da mahkemeye başvurursunuz. Ama bir devlet (üstelik laik devlet) tutar da bir gazetenin yayını yüzünden öteki devleti muhatap alır hatta kınarsa o zaman adama ‘Kardeşim sen bu oyunun kuralını galiba bilmiyorsun’ derler.

Danimarka Başbakanı’nın Sayın Başbakan’a dediği de böyle bir şey olmalı.

Biz Başbakan’ı anlıyoruz. O aslında düşüncelerini samimiyetle dile getiriyor. Çünkü kafasındaki inanç ve hukuk kavramları, laik demokrasi zeminine oturmamış. Okuduğu okullarda ve çevresinde ona, Osmanlı türü bir toplum düzeni benimsetilmiş. İnanç ile hukuk ilişkilerinin muğlak olduğu bir düzen... Nitekim bu kavramlar arasında çatışma olmayınca mesele çıkmıyor.

Bu hazımsız anlayışa bir dostumuz, ‘mücahit mantığı’ diyor.

Hadi biz o kadarını söylemeyelim ama, Sayın Erdoğan’ın geçen yıl Türk Ceza Yasası tartışmaları sırasında ‘zina suç olsun’ diye kopardığı kıyameti anımsayınca, arkadaşımızı haksız bulmakta zorlanıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları