LAFI dolandırmaya hiç gerek yok. Bu seçimin tek mağlubu AKP Lideri Tayyip Erdoğan’dır.
Doğrudur. Seçimde AKP’nin Türkiye çapında aldığı yüzde 39’luk oy oranı yine de ciddi bir büyüklüktür. Hatta bugünkü seçim sistemimize göre bu oran bir partiyi tek başına iktidara getirebilir.
Tablonun o kısmına bakarsanız bir gazetenin dün yaptığı gibi, "Seçmen güven tazeledi" de diyebilirsiniz.
Ama gerçek ortada:
Adalet ve Kalkınma Partisi 2004 tarihli İl Genel Meclisi Seçim sonuçlarına göre en az yüzde 2.5; 2007 Milletvekili seçimine göre de en az yüzde 7.5 oy kaybetti. Dahası... Geçen seçimde CHP’ye, DSP’ye ve DTP’ye kaptırdığı İzmir, Eskişehir, Diyarbakır, Ordu, Trabzon, Bartın, Tunceli gibi illerden Trabzon’la Bartın’ı alabildi. Ötekileri alamadığı gibi Sinop, Kastamonu, Manisa, Uşak, Zonguldak, Siirt, Van, Giresun, Çanakkale, Tekirdağ, Balıkesir, Isparta, Antalya, Aydın, Şanlıurfa, Muğla, Osmaniye, Sivas gibi illerle İstanbul’un ve İzmir’in birçok ilçesini kaybetti.
Kaybetti çünkü:
CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasete getirdiği farklı, mutedil, anlayışlı ve uygar mücadele üslubunun ona sağladığı büyük oy desteğinden anlıyoruz ki halk bu işin artık uygar bir şekilde yapılmasını istiyor.
Bu açıdan tüm liderler kötüydü ama AKP, özellikle Tayyip Erdoğan en aşırı örnekti. Toplumu gerdikçe gerdi. Hem "vurdu", hem de "Ne vuruyorsun be?" diyerek önüne gelene çattı.
Başbakan’ınaşırı sert ve dayatmacı üslubu neticede ters tepti. Dahası... Bu üslup ve yargıya, hukuka karşı pervasızlık, seçmen zihninde "Türkiye’yi faşizme mi götürüyorlar?" korkusu yarattı.
Kılıçdaroğlu önemli bir şey daha yaptı. Sağlam kanıtlarla kamuoyu önüne çıkıp AKP iktidarının hiç de sanıldığı gibi "temiz olmadığını" gösterdi. Böylece AKP, káh görmezden geldiği káh bizzat tezgáhladığı yolsuzlukların, kayırmaların, kadrolaşmaların bedelini ödedi.
Keza gelişmiş yörelerde ve sahil bölgelerinde yaşayan seçmenler, AKP’nin kendi yaşam tarzlarına karşı ciddi bir tehdit oluşturduğunu fark etti. Bu da daha önce AKP’ye verilmiş oyları başka partilere kaçırdı.
Geçen seçimlerde "Kendi partime oy versem işe yaramayacak, bari AKP’ye vereyim de onu güçlendireyim" diyen Saadet Partililer, Numan Kurtulmuş’un Parti Genel Başkanı olmasıyla hareketlendiler. AKP’deki oylarını geri çektiler.
AKP’nin tutarsız ve samimiyetsiz Güneydoğu politikası, geçen seçimde aldığı oyların da elinden kaçıp DTP’ye gitmesine sebep oldu.
Bunlara bir miktar da "ekonomik kriz" bedelini ve artan işsizliği ekleyin.
Karşıt etken olarak AKP’nin dayandığı seçmenin pek sevdiği "Davos" çıkışını, Tayyip Erdoğan’ın enerjisini ve hitabet gücünü; AKP’nin sınırsız para gücünü, hem devlet hem de örgüt eliyle dağıtılan "seçim rüşvetlerini", partinin ötekilerle kıyaslanmayacak kadar iyi şekilde organize oluşunu, diğerleri yola çıkmadan kampanyanın altyapı çalışmalarını tamamlamış olmasını vesaireyi koyun. Onlar da olmasaydı bu 39’un belki 30-31’e düşeceğini de dikkate alın.