BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın tam da iki gün önce Adalet ve Kalkınma Partisi örgüt yöneticilerine hitaben yaptığı konuşmanın “Anadilde eğitim”le ilgilibölümüne içtenlikle destek verdiğimizi belirtmek niyetindeydik. Birbiriyle çelişen iki gelişme, konuyu ele alsak mı almasak mı diye tereddüt etmemize yol açtı.
Önce Başbakan’ın sözlerini aktaralım. Aynen şöyle demiş: “Anadilde eğitimi konuşanlara sesleniyorum. Anadilde bir defa kendi bölgenizde nerede isterseniz isteyin kurslarınızı açabilirsiniz. Orada dilinizi öğretebilir, çalışmalarınızı yürütebilirsiniz, ama bizden resmi olarak anadilde bir eğitim beklerseniz, bunu bizden beklemeyin. Çünkü Türkiye’nin resmi dili Türkçedir.” Biz gazeteciler bir sütun yazarı arkadaşımızın yazısı yayınlanmadan onun metnini görebiliriz. Çünkü teknoloji artık buna izin veriyor. Ama o yazıyı okuyucular görmeden, üzerinde görüş ifade etmeyiz. Çünkü profesyonellik bunu gerektirir. Ama dün tam bu yazıyı kaleme alacağımız sırada Eyüp Can’ın bugün çıkacak yazısını gördük. O da “Anadilde eğitim”e değinmiş ve dün çıkan aynı konudaki yazısına açıklık getirmişti. Eyüp Can dünkü yazısında Başbakan’ın yukarıdaki sözlerini eleştiriyor, “Sayın Başbakan, resmi dil Türkçe kalmak şartıyla, okullarda Kürtçe seçmeli ders olarak neden okutulmasın? Anadilde eğitimden niye korkuyoruz?” diye soruyordu. Meğer Eyüp Can, Başbakan’ın medya yöneticileriyle yaptığı dün sabahki toplantıya katılmış ve orada Başbakan’a bu konuyla ilgili soru yöneltmiş. Keza bir kısım okuyucuları da yukarıdaki satırlarına tepki göstermiş. Bugün çıkan -yani sizden önce okuduğumuz- yazısında onları anlatmış. Bizim bunlardan haberimiz yoktu. Ama Hürriyet’in elektronik yazı sistemi içinde karşımıza Eyüp Can’ın “yukarıdaki satırlarının maksadını tam anlatmadığını” ifade eden sözleri çıkınca, şu anda okuduğunuz yazıyı mecburen bu gerçeğe de değinerek kaleme almak durumunda kaldık. Bu olağandışı durum nedeniyle Eyüp Can’dan özür dilemek gerekir mi bilemiyoruz ama gerekirse lütfen hoş görsün. Ama asıl mesele yani okullarımızdaki “eğitim” dili olan “Türkçe”nin yanında “Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulması sağlanmalı mı?” sorusunun tartışılması yine de gereklidir. Eyüp Can dün çeşitli ülkelerde çocuklara “anadilde eğitim” verildiğinden söz ederken ABD’yi, Almanya’yı, Fransa’yı sayıyordu. Almanya’daki Türk çocuklarına Türkçelerini unutmasınlar diye verilen göstermelik derslerin Alman ulusal birliği yönünden bir tehdit teşkil edebileceğine ilişkin orada bir endişe var da bizim mi haberimiz yok? Fransa’ya gelince, orada Fransızcanın tek eğitim dili olduğunu herkes bilir. Zaten bizim gibi “tekli” (üniter) bir devlet olan Fransa’da ikinci bir eğitim dilinin olması sistemin yapısına da aykırıdır. ABD’nin İngiltere’nin neresinde İngilizceden başka bir “eğitim dili” var, biri söylesin de hiç değilse bilmediğimizi öğrenelim.