BİLKENT Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin, sanki "Anayasamızın değiştirilemez hükümlerini değiştirmeyi isteyen" önemli bir kesim varmış da bunu yapmak doğru mu değil mi bir de bilim adamlarına soralım demek zorunluğu doğmuş gibi düzenlediği sempozyum, sonunda varması gereken yere ulaştı.
Ne oldu derseniz anlatalım:
Sempozyuma katılan Alman bilim adamlarının istisnasız hepsi "Değiştirilemeyen Anayasa hükümleri gereklidir ve demokrasiyle çatışan bir yanı yoktur" dediler.
Bizim bilim adamlarından da üçü, yani Prof. Dr. Ergun Özbudun ile Prof. Dr. Mehmet Turhan ve Doç. Dr. Osman Can aksini savundular. Onlara göre "değiştirilemezlik yasağı kaldırılmalı" imiş.
Prof. Dr. Oktay Uygun ise Almanlarla aynı görüşü paylaştı.
Neticede doğru noktaya ulaşıldığını bize bir açıklama gönderen Bilkent Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Berat Gürzumar da, "Sempozyum sonunda ortaya çıkan ağırlıklı görüş, değiştirilemez ilkelerin demokratik rejimle çelişmediği ve bunların gerekli olduğu yolundadır. Türk Anayasa Hukuku öğretisindeki egemen görüşün bu yönde olduğu da tarafımdan kapanış konuşmasında özellikle vurgulanmış ve Alman meslektaşlarımızın bu konuda aydınlanması sağlanmıştır" diyerek ifade etti.
Madem ciddi bir talep ve tartışma yoktu, bu sempozyumu düzenlemenin gereği ve amacı ne idi?
Dekan Osman Gürzumar açıklamasında, "Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke ve kazanımlarının yıkılmasına hizmet ettiği(miz) şeklindeki değerlendirmenizi kararlılıkla reddediyorum" diyor.
Prof. Gürzumar’ın bu beyanı bizi ve bizim gibi düşünen herkesi sevindirir.
Ancak, mesele sadece bilimsel bir tartışma ortamında bu konuyu görüşmekten ibaret idiyse düzenleyici Fakülte olarak hem tartışmaya katılacakları belirlerken "tarafsız" davranmaları yani "değişmezlik ilkesinden vazgeçilmelidir" diyenler kadar "bu ilkeler gereklidir ve demokrasiyle çelişmez" diyenlere de görüşlerini ifade imkanı verilmesi gerekmez miydi?
Prof. Gürzumar bize gönderdiği açıklamada, Ankara’daki hukuk fakültelerine yaptığı "duyuru"yu "herkesi çağırdık, gelselerdi" diye sunarak, "Daha ne yapsaydık?" demeye getiriyor.
Bunun üzerine "davet ettikleri kişilerle ilgili listeyi" rica ettik. Prof. Gürzumar gönderince gördük ki Anayasa hukukunun tanınmış profesörlerinden örneğin Erdoğan Teziç’i, İbrahim Kaboğlu’nu, Yavuz Sabuncu’yu, Necmi Yüzbaşıoğlu’nu, Süheyl Batum’u, Oya Araslı’yı, Fazıl Sağlam’ı, Rona Aybay’ı, Yılmaz Aliefendioğlu’nu çağırmamışlar.
Keza Anayasa Mahkemesi’nin hiç değilse son başkanlarını, örneğin Yekta Güngör Özden’i, Mustafa Bumin’i, Tülay Tuğcu’yu çağırmaya gerek duymamışlar. Onun yerine Anayasa Mahkemesi üye ve raportörleri ile Rekabet Kurumu; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu; Radyo ve TV Üst Kurulu; Kamu İhale Kurumu; Telekomünikasyon Kurumu; Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu; Sermaye Piyasası Kurulu üyelerini çağırmışlar.
Bu çağrılılardan hangisi tartışılan konuya ne gibi katkıda bulunabilirdi, söyler misiniz?
Hadi dekanın iyi niyetini sorgulamayalım. Peki ama sırf bilimsel amaçlı düzenleme böyle olur mu?