Paylaş
DOĞRUSU insan geriye doğru bakınca, 1960'lı yılların kaçakçısı ve Demokrat Parti'li eski İstanbul Milletvekili Mıgırdıç Şellefyan'a meğer çok haksızlık etmişiz diyesi geliyor.
Şellefyan'ınki topu topu bir teneke kaçakçılığı idi. Oysa daha sonra öylesine büyük, öylesine şaşırtıcı kaçakçılık ve hortumlama örneklerine tanık olduk ki, Şellefyan olayının ayrıntısını bile anımsayamıyoruz.
Bir ara İzmir'den İtalya'ya ‘‘zeytinyağı’’ diye makine yağı ihraç edilince de kıyamet kopmuştu.
Buffalo adı konan operasyonlar sayesinde ortaya çıkan son örnek, edepsizliğin, ahlaksızlığın ve soygunculuğun akıl almaz boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Öylesine ahlaksızlar ki... Tek yöntemle soygun yapmak adamlara yetmiyor. Örneğin önce, ‘‘ithal edilmiş et’’ üzerinden soyuyorlar. Bunun için, ithal ettikleri ‘‘et’’i ‘‘hayvansal yağ’’ diye beyan ediyorlar. Böylece ‘‘yüzde 230’’ gümrük resmini sıfıra düşürüyorlar. Getirdikleri et zaten Hindistan, Pakistan gibi sağlıksız ortam malı... Yani çok muhtemelen hastalıklı... Ama onları bu etleri yiyecek insanlar değil masum kitleleri soyarak kazandıkları para ilgilendiriyor.
O yetmiyor... ‘‘Biz bu malı yurtiçinde işleyip ihraç edeceğiz’’ diyorlar. Ama işlemeyip içeride öğrenci yurtlarına, büyük marketlere satıyorlar. Sonra káğıt üzerinde ‘‘ihracat yapmış’’ gibi gösteriyorlar ve ikinci bir soygun daha yaparak devletten vergi iadesi hatta ihracatçı teşvik primi alıyorlar.
Bunları ancak ölü soyucular yapabilir. Ama ne gerçek bu...
Daha da vahimi... Bu etler yüzünden kaç kişiye deli dana hastalığı bulaştı bilmiyoruz.
Gerçi bilimsel gerçeklere uygun bir laf etmeyeceğiz. O nedenle sözlerimizi infial ifadesi olarak algılayın. Ama ağzımıza gelen şu:
Siz hiç anımsıyor musunuz, 1986'da meydana gelen Çernobil kazası sonucu radyasyonlu hale gelen 220 bin ton fındık ne oldu? Bunları kim nerede tüketti bir fikriniz var mı?
Aynı olayda bulaşan yüksek radyasyon yüzünden nereye gömeceğimizi bilemediğimiz 60 bin ton çay ne oldu, soran, bilen yahut söyleyen var mı?
Geçen gün Sağlık Bakanı'nın ortaya çıkardığı ve AIDS yahut Hepatit gibi hastalıkları bulaştırması ihtimali olan en az 1400 ünite kan ürünü nereye gitmiş, kim kullanmış biliniyor mu?
Demek ki aziz milletimiz devletimizden gelecek mazarratlara (sakıncalara) karşı ne kadar bağışıklık sahibiyse belli ki kendi içinden çıkan alçakların sebep olduğu mazarratlara karşı da o kadar bağışıklık sahibidir.
O nedenle... Vuran vursun, soyan soysun... Biz bunca yılın yanlışına, ahmaklığına, dolandırıcılğına, alçaklığına karşı bugüne kadar nasıl ayakta kaldıksa, ebediyete kadar da öyle ayakta kalırız...
Paylaş