Paylaş
Bu defaki görevi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak üstlenmiş olmalı.
Niçin bunları söylediğimizi anlatabilmek için önce halen tutuklu bulunan eski DEP Milletvekili Hatip Dicle’nin meşhur “Habur girişi” öncesinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dan, “Hâkim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler” sözü aldıklarına ilişkin açıklamasından başlamak lazım:
Gerçi o kesimin etkili ismi Ahmet Türk ile Dicle’nin sözünü ettiği görüşmeye katılan Sırrı Sakık, “Bakan böyle bir şey söylemedi” dedi ama, Dicle de sözlerini geri almadı.
Önemlisi öyle bir “ayarlama” oldu mu olmadı mı?
Diyarbakır Başsavcısı elbet “olmadığını” söylüyor. Hem Silopi’deki mahkemenin bu iş için Habur’a gitmesinin yani orada bir “seyyar mahkeme” kurulmasının o koşullarda “doğru” olduğunu söylüyor, hem de PKK’lılarınCeza Yasası’ndaki “etkin pişmanlık”la ilgili 221’inci maddeden yararlandırılarak serbest bırakılmalarını savunuyor, “Çünkü bu hükümden yararlandırılan kişinin ben pişmanım diye bir söz söylemesine gerek yok. Örgütten kendi isteğiyle ayrılıp gelmesi yeterli” diyor.
Diyor ama olay öyle değil ki:
Bir defa bunlar “Biz kendi isteğimizle örgütten ayrılıp geldik” anlamında tek kelime söylemediler. “Abdullah Öcalan talimat verdi, biz de geldik. Üstelik örgütten bir de mektup getirdik” dediler.
Dahası, siz hiç yaptıkları nedeniyle pişman olan bir insanın zafer işareti yaptığını gördünüz mü?
Tamam 221’inci maddede “Pişmanım” deme koşulu yok ama “örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş olma” koşulu var.
Sınırdan giren üniformalı 8 kişinin “PKK’nın hiçbir eylemine katılmamış ve suç işlememiş olduklarını” bizim seyyar mahkeme, bunların gözlerine bakarak mı anladı da, “Hadi serbestsiniz” dedi?
İçişleri Bakanı ister “Ayarladık” demiş olsun, ister böyle bir söz söylememiş sayılsın. Ne fark eder?
Olayın baştan sona “düzmece” olduğunu, yaşanan bu hokkabazlığı da kimsenin yutmadığını ve yutmayacağını ortaya koymak için başka neye gerek var?
Orada hükümetin bağrına bastığı terör örgütü üyesine bunlar yapılırken, Diyarbakır’dan “Başbakan Erdoğan’ın gelişinde taş atan çocuklara, örgüte destek oldukları gerekçesiyle 11 yıl hapis cezası verildiği” haberleri geliyor.
Bunun neresinde hukuk var, neresinde adalet ve neresinde ciddiyet var. Bir bilen söylesin de öğrenelim.
Paylaş