BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın "Deniz Feneri" soygununu unutturmak amacıyla başlattığı tartışmaya, dün onun "maaşlı demagogu" Dengir Mir Mehmet Fırat da katıldı ve Aydın Doğan hakkında genel kamuoyunu ilgilendirecek nitelikte suçlamalarda bulundu.
O zaman konuyu ele almak ve görüşümüzü yazmak kaçınılmaz oldu.
Dengir Mir Bey, Vatan Gazetesi’nin bir yazarının, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı’naşantaj yaptığını ileri sürdü. Söz konusu yazarın, Vatan Gazetesi için Aydın Doğan’ın istediği gibi karar verilmezse Kanal 7 ile ilgili ellerindeki dosyayı haber yapacaklarını söylediğini iddia etti. Sonra "Tehdit ve şantaj bu değildir de nedir?" dedi.
Dengir Mir Bey’in dediği doğruysa "Evet, onun adı şantajdır". Ancak, şantaj yapan hakkında yasaları işletmeyip bunu bir başkasına şantaj yapmak için kullanan da ahlaksızdır.
Bu bir.
İkincisi, Aydın Doğan hakkında "káğıt kaçakçılığı yaptığı" iddiası varmış. Buna göre Finlandiya’dan Doğan Grubu’nun ithal ettiği gazete káğıdı, başkalarının ithal ettiği káğıttan pahalı gösterilmiş. Bu yüzden Hürriyet’in hissesini alan tasarruf sahipleri zarara uğramışmış.
Bizim gördüğümüz belgeler tam aksini gösteriyordu. O nedenle iddianın doğru olmadığını düşündük ama sayınız ki biz bu konulardan anlamadığımız için hatalı bir değerlendirme yaptık.
Öyle bir olay varsa yasaları işletirsiniz. Kaçakçılık yapan varsa -ve mesela o Aydın Doğan ise- yetkili merci cezasını verir. Siz de ancak ondan sonra Aydın Doğan’ın karşısına geçip, "Sen bu suçu işlemedin mi?" diyebilirsiniz.
Eğer aksi geçerli olsa yani her iddia orada adı geçeni suçlamaya yetse, birileri de tutar belediye başkanlığı dönemiyle ilgili iddialar nedeniyle Tayyip Erdoğan hakkında ortaya atılan söylentileri kullanırdı.
Dengir Mir Fırat’a göre Aydın Doğan’ın Hilton arazisindeki yapılaşma oranının çevredekilerle uyumlu hale getirilmesi konusunda Başbakan’lakonuşması, meselenin "mahalli idarelerle ilgili bir konu" olması nedeniyle "ahlaki bir suç" sayılırmış.
Dengir Bey,Başbakan Erdoğan’ın canı isteyince sadece İstanbul’a değil, Türkiye’nin her noktasında her belediyenin işine karıştığını, kendisine sormadan kimsenin karar veremez hale geldiğini bilmiyor mu? Bunu kendisi de böyle bildiği halde söylemiyorsa ahlaken asıl kendisinin suçlu sayılması gerektiğini reddedebilir mi?
Son nokta olarak bilmediğimiz bir şeyi Dengir Mir’in sözlerinden öğrendik:
İddiasına göre Aydın Doğan, Ceyhan’da rafineri kurmak için Başbakan’dan "rafineri arazisinin bedelsiz olarak kendisine tahsisini" talep etmiş. Dengir Mir Bey, "Karşı çıkılan şey budur. Devlet istimlakını yapacak veya hazine arazinin belli bir kesimini karşılıksız olarak birilerine devredecek... Bunu yapabilmemiz mümkün değildir" diyor.
Meğer "Bize bedelsiz arazi tahsis edin" diyen yokmuş. Her rafineri için çok büyük araziye ihtiyaç olduğu için bir yere rafineri yapılması ancak devletin o kadar araziyi istimlak etmesinden sonra mümkünmüş. O arazi sonra rafineri yapacak olana satılır ve rafineri orada kurulurmuş. Bu üstelik her rafineri için böyle olurmuş. O nedenle Dengir Mir Bey, zorunlu bir işlemi haksız bir talep gibi göstermeye kalkmış. Ama anlaşılan bu yaptığına ahlaken ne denir düşünmemiş.