HÜRRİYET’te dün Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in, "İşsizlik kadınlar yüzünden artıyor" başlığını görünce, "Siyasi yaşamımızın unutulmaz vecizelerinden birini de o söylemiş" diye düşündük.
Ama söylemişse de pek öyle söylememiş, "teğet" geçmiş. Ekonomik krizin ülkemizden "teğet" geçeceğini Başbakan Erdoğan söylemişti ya... Onun gibi.
Zaten Şimşek de "teğet" geçen ekonomik kriz yüzünden işsizlik rakamlarının tüm rekorları kırması nedeniyle görüşlerini açıklarken söylemiş o, "kadınlar" ile ilgili sözleri. Tam ifadesi de şöyle imiş:
"İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü krizde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor."
Ne olacaktı başka?
Kriz yüzünden eşi işsiz kalan kadın "Bari eve ekmek getirmek için ben çalışayım" demeyip de ne diyecekti?
"Türkiye’deki işsizlik rakamlarını ’kadınlar’ yükseltiyor ama Amerika’dakini, İngiltere ve Almanya’dadakini kadınlar yükseltmez. Çünkü eşleri işsiz kalsa da onlar iş aramaz" diyebilir miyiz?
Demek ki "kadın-madın" bahanesine sığınmanın anlamı yok. Ortada çok ciddi bir işsizlik sorunu var ve bunu çözmek gerekli. Nokta!
Şimşek’in sözü bize, rahmetli Turgut Özal’ın başbakanlık yıllarında "enflasyon"la ilgili açıklamalarını anımsattı. Merhum ekonomiyi yakından izler, özellikle enflasyon yüksek çıkınca çok rahatsız olurdu. Her defasında "kabahat hükümetin değil" mesajı vermek için bir bahane icat ederdi: Örneğin bir defasında "Pazara sebze meyve naklinde aksama oldu o yüzden yükselen fiyatlar enflasyonu yükseltti" diye, bir başkasında "10 günlük bayram tatili nedeniyle KDV’yi toplayamadık. Bir de herkes avans parasını alıp tatile gitti. Bu bizi perişan etti. Enflasyonun hızlanmasında biraz da bunun tesiri var" (8 Kasım 1985, Cumhuriyet) sözleriyle açıklamıştı. Bir defa da "Enflasyondaki artışın sebebi politikalardan dolayı değildir. Tahminimiz Türkiye’nin elli senedir geçirmediği bir kış geçirmesinden dolayıdır" (4 Mayıs 1987, Cumhuriyet) demişti.
Oysa gerçek, ekonominin uzun süre önce sağlığını yitirmiş olmasıydı.
Dedik ya, bizim siyasi yaşamımızda böyle "vecize"ler az değildir diye...
Aradan çok zaman geçti ama iyi anımsarız... Demokrat Parti (DP) iktidara geldikten hemen sonra Başbakan Adnan Menderes, "Beş günde düvel-i muazzama (büyük devletler) arasına girdiğimizi" ilan etmişti.
DP’nin özellikle ilk yıllarında aklınıza gelen ne kadar eksik, ne kadar bozuk şey varsa hepsinin faturasını CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye çıkarmak modaydı. O sırada Başbakan Yardımcısı olan -merhum- Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, İsmet İnönü’nün Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na sokmamış olmasını eleştirmiş ve "Bu yüzden milletin erkekliği öldü" demişti.
Onu izleyen yıllarda da az vecize ile karşılaşmadık. Bunların en keyif vereni Necmettin Erbakan’dan duyulurdu. "Önümüzdeki beş senede yüz bin tank yapacağız" vecizesi unutulmayan örneklerden biriydi.
Bu tür sözler sonuç vermiyor, çözüm üretmiyor ama hiç değilse Türkiye’nin bu kasvetli ortamında biraz neşelenme olanağı veriyor.