PEK az sayıdaki şahsi dostlarımız bir yana bırakılırsa bizim "Paşa"larla ilişkimiz olmaz. O nedenle eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ü de herkes kadar biliriz.
Bu kısaca, Hilmi Özkök seviyeli, tutarlı ve hukuka saygılı bir komutandır anlamına gelir.
Onlara, "beşeri kavgaların üstüne çıkmış bir olgun adam" olduğu izlenimini de ekleyebilirsiniz.
Daha doğrusu son birkaç güne kadar öyle düşünüyorduk.
Oysa şimdi hem "kavgaya girmek istemeyen" hem de "kavgadan uzak durmayı içine sindiremeyen" bir Hilmi Paşa’mız var.
O yüzden gazete sütunlarında sık sık görünüyor. Temkinli konuştuğunu, tutarlı kalmaya çalıştığını sanıyor ama olmuyor. Kendi resmini kendisi bozuyor.
Bila, Özkök’e önce, "Size karşı 2004 yılında bir suikast düzenlendiğine ilişkin haberler hakkında ne diyorsunuz?" diye sormuş.
Hilmi Özkök, ne "Evet, öyle bir şey oldu" diyor ne de "Bu iddianın yalan olduğunu" söylüyor. Söylediği şu:
"Benim konumumdaki kişilere karşı böyle girişimler olabilir. Güvenlikten sorumlu arkadaşlar önlemlerini alırlar. Çoğunlukla komutana söylemezler bile. Tedirginlik yaratmamak için. O tarihlerde benim güzergáhım zaman zaman bir önlem olarak değiştirilirdi."
Bu yanıttan siz "Evet öyle bir şeyler yaşadık" anlamı çıkarmaz mısınız? Çıkartırsanız Paşa’nın bunu neden açık açık söylemediğini sorgulamaz mısınız?
Bila’nın, "Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanı iken ’darbe’ amaçlı toplantılar düzenlediğine ilişkin görüntü kayıtlarını, Genelkurmay’açağırdığı Eruygur’a izlettirip izlettirmediğine" ilişkin sorusuna da şu yanıtı vermiş:
"Yargıya intikal etmiş konularda bir şey söylemem doğru olmaz. (...) Şu kadarını söyleyeyim, Ben komutan arkadaşlarımın hiçbirini kayda alın diye emir vermedim. Kayda aldırmadım. Bu benim yapıma uygun bir davranış değildir."
Tamam ama bu yanıt, "Benim haberim olmadan kayıt yapılmıştı. Ben o kaydı kendisine gösterdim" anlamına gelmiyor mu?
Gelelim son noktaya... Hilmi Paşa, Bila ile bir önceki söyleşisinde "darbe girişimleri" konusunda verdiği, "Ne vardır ne yoktur derim" şeklindeki yanıtın da aslında "var ama söyleyemem" anlamına geldiği yolundaki yorumlara şu yanıtı vermiş:
"Bu sözlerimi eleştirenler neden böyle söylediğimi anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. Ben hüküm veremem. Konu yargıda. Hükmü yargı verecek. (...)"
İyi de... Kimse Hilmi Paşa’dan "yargıç" olmasını istemiyor ki... İstenen, bildiği ve yaşadığı dönemle ilgili "tanıklık" yapması. Elbet tanıklar konuşacak ve yargı da karar verecek.
Hilmi Paşa’nın gerçekleri dilinin altında dolandırıp durmasının kimseye yararı olamaz. Çünkü gerçeğin kendisinden büyük güç yoktur ve o her zaman galip gelir.