SON sözün, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke liderlerinin 14-15 Aralık 2006 tarihinde yapacakları toplantıda söyleneceğini biliyoruz. Ama o tarihe kadar çok önemli bir gelişme olmazsa görünen o ki, Türkiye ile AB arasındaki "üyelik müzakereleri" aksayacak.
Aksayacak ne demek?
AB’nin "genişlemesinden sorumlu" Komisyon Üyesi Olli Rehn’in dün basına yaptığı açıklamaya göre, iki taraf arasında ele alınması ve müzakere edilmesi gereken 34 (diğer konular başlıklı olanla 35) temel konudan 8’i, "Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşması Ek Protokolü’nü Meclis’ten geçirip uygulamaya koyuncaya kadar" ele alınmayacak.
Bunların 1) Malların serbest dolaşımı; 2) İş kurma hakkı ve hizmet sunumu serbestisi; 3) Mali hizmetler; 4) Tarım ve kırsal kalkınma; 5) Balıkçılık; 6) Taşımacılık politikası; 7) Gümrük Birliği ve 8) Dış (ticari) İlişkiler olduğu biliniyor.
Geçen sene ekim ayında müzakereler başladıktan sonra birçok konu ele alınsa ve sonuca varılsaydı şimdi bu 8 konu rafa kaldırılınca dertlenmemiz gerekebilirdi.
Oysa bir yılı aşkın zamandır Avrupa Birliği ile Türkiye topu topu bir tek "Bilim ve Teknoloji" konusunu ele aldı. Onun da içinde konuşulacak bir şey olmadığı için aynı gün müzakere tamamlandı ve -geçici olarak- kapatıldı.
Aslında AB Komisyonu, Bakanlar Konseyi’ne,1) Eğitim ve kültür, 2) Ekonomik ve parasal politika, 3) İşletmeler ve sanayi politikaları, 4) Mali kontrol konularında da Türkiye ile müzakerelerin başlamasını tavsiye etti ama Güney Kıbrıs Rum Yönetimi öneriyi "veto" etti ve müzakerelerin başlamasını önledi.
Yani aylardır tüm AB’yi meşgul eden ve 8 konunun rafa kaldırılmasıyla noktalanabilecek gibi görünen sonucu Rumlar, ABBakanlar Kurulu’ndatek başlarına kullandıkları "Hayır" oyu ile zaten alabiliyorlar.
İlginç olanı şu:
Rumlar kendilerine tanınan veto hakkını bu kadar keyfi şekilde kullanıyorlar. Bundan bizzat AB üyesi ülkeler yakınıyor. Ama AB,Rumları dizginleyecek bir şey yapmıyor. Hatta Rumlar, AB’nin Kuzey Kıbrıs Türklerine verdiği sözlerin tutulmasını önlediği halde, Türkiye’den "Gümrük Birliği konusundaki sözünü tutmasını" isteyen AB, bizden beklediği dürüstlüğü göstermemiş olmanın bedelini üstlenmiyor.
Gördüğünüz gibi hiçbir mantıkla açıklanamayacak bir çelişki söz konusu...
Brüksel’den gelen haberlere bakarsanız, sadece 8 konunun rafa kaldırılması zaten AB Komisyonu’nun iyi niyetinin işaretiymiş. Eğer Fransa’nın "17 konuyu rafa kaldıralım" önerisini yahut "Müzakereleri tamamen durduralım" diyenleri dinleseymiş, Komisyon, aralıkta yapılacak zirveye çok daha sert önerilerde bulunabilirmiş.
İyi de... Müzakerelerin devamı teorik olarak mümkünken ne kadar ilerlediniz de "yavaşlatma" yahut "durdurma" ondan daha kötü olsun?
Daha önce de söyledik... Bizi "inceldiği yerden kopsun" demeye zorluyorlarsa, müsterih olsunlar, tuttukları yol bu gidişle o sonucu verir...