LAF yargıdan açılınca biliyorsunuz Başbakan Tayyip Erdoğan’ın derdi deşiliveriyor. Hele yargıdan kendisi aleyhinde bir karar çıkınca cinleri tepesine çıkıyor. Elbet Başbakan sıfatıyla konuşuyor ama kürsüde o değil de öteki yani kendisini frenleyemeyen, aklına gelenleri, bilinen üslubuyla dile getiren Tayyip Erdoğan oluyor.
Bu ikinci yani "sansürsüz"Erdoğan yargıya güvenmediği için kızgınlıkla kalmıyor, yargı sistemini kendi arzu ettiği şekle sokmanın çarelerini arıyor.
Dediklerimizin son örneğini önceki gün Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Meclis Grubu’ndayaptığı konuşmada da gördük.
Başbakan Erdoğan, bir konuşmasında şehitlerimizden söz ederken "kelle" demesi nedeniyle hakkında açılan dava sonucu, Kartal’daki bir Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından davacılara "3 Yeni Kuruş" tutarında "tazminat" ödemeye mahkûm edildi. Son olarak buna çok kızmış. Konuşmasında;
"Ceza alıyorsam, bu cezaya inanmalıyım. Hukuk bu kadar zedelenmemeli. Yoksa nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilemez" demiş. Ardından da şu ilginç sözlerle devam etmiş:
"Yayın özgürlüğü bu anlayışın dışına çıkılmasına ve insan onurunun çiğnenmesine mazeret teşkil edemez. Bunu her zaman söylüyorum. Bakıyorsunuz medya dünyasında böyle bir anlayış var. Sınırsız özgürlük... Yok böyle bir şey! Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ıyım. Şahsımla alakalı, düşünebiliyor musunuz, dava açıldı. Neymiş? Birisine ben ’Sayın’ demişim. (Başbakan galiba farkında değil... Farkında olsaydı "birisi" dediği Abdullah Öcalan’a aynen kendisi gibi "Sayın" dedi diye mahkûm olmadık DTP’li kalmadığını dikkate alır, böyle konuşmazdı. O.E.) Ve bundan dolayı açılan dava da ne biliyor musunuz? 3 kuruşluk tazminat davası.(...)"
Gördüğünüz gibi Başbakan Erdoğan, verilen mahkeme kararının birilerinin nefsini tatmine hizmet ettiğini yani "keyfi" olduğunu söylüyor.
Onunla kalmıyor, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kendisini bu tür davaların üstünde gördüğünü söylüyor.
Kaç defa yazdık... Asıl o konumu nedeniyle özgürlüğünün öteki vatandaşlardan daha sınırlı olduğunu ve öteki vatandaşların "hakaret" sayabileceği eleştirilere sırf o nedenle katlanmaya mecbur olduğunu bir türlü anlatamadık. Bu konulara demokratik düzenin bir figürü olarak değil devr-i saltanat kafasıyla bakıyor.
Konunun bir de bu tazminatı Başbakan’ın "ceza" olarak nitelendirmesinin yanlışlığı boyutu var ama artık onu başka yazıya bırakmaya mecburuz.
Ama daha da önemlisi, başta da söylediğimiz gibi bu tür sözleriyle ve bu tür tepkilerle "yargı"ya nasıl bir şekil vermek istediğini ortaya koyuyor.
Biliyorsunuz, önümüzde bir "yeni Anayasa" meselesi var ya... Başbakan’ınbu tür tepkilerini, "yargıyı tarafsız yapacağız" anlamındaki sözlerini unutmayın. "Yargının tarafsızlığı" gibi ilk bakışta "Daha ne desin?" diyebileceğiniz sözlerin arkasında "Yargıyı Cumhuriyet’in temel değerlerine sahip bir yargı olmaktan çıkartıp AKP zihniyetinin egemen olduğu -böylece Erdoğan’ı kızdırmayan- bir yargı haline getirme" isteği var. Onu da önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz.