Huysuz İhtiyar

Haberin Devamı

Yastığımın altında katil var

Nihat, ‘‘Dur kımıldama’’ dedi. ‘‘Niye, ne oldu?’’

‘‘Şu köşedeki şüpheli paketi görüyor musun?’’

‘‘O paket değil ki, el kadar kesekáğıdı.’’

Nihat cep telefonunu çıkardı.

‘‘Olsun, şüpheli ya... Ben, Polis İmdat'a telefon edeceğim.’’

‘‘Yahu görmüyor musun, içinde kestane kabukları var. Biri kestane yemiş, ortalık kirlenmesin diye kabuklarını tekrar kesekáğıdına koymuş.’’

‘‘Patlayıcıyı kestane kabuklarıyla kamufle etmiş olabilirler.’’

Bizim bir kesekáğıdının tepesine dikildiğimizi görenler de durmaya başladılar. Çevremiz epeyce kalabalıklaştı.

‘‘Ne oluyor?’’

‘‘Dükkána bomba koymuşlar.’’

‘‘Saat ayarlı mı, uzaktan kumandalı mı?’’

‘‘Bence otomatik fünyeli... Hem de boru biçiminde.’’

‘‘O zaman İBDA-C'nin işidir.’’

‘‘THKP-C yapımına daha çok benziyor.’’

Az sonra bomba imha ekibi gelip kestane kabuklarını imha etti.

*

Otobüste yanına oturduğum yaşlı kadın yüzüme dikkatle baktı. Sonra yanımdan kalkıp otobüsün önüne doğru ilerledi ve ayakta gitmeye başladı. Acaba üstümde kötü bir koku mu var diye kendimi kokladım. Sadece traş losyonu kokuyordum. Ama ayakta duranların hiçbiri yanımdaki boş yere oturmadı. Arkamdan fısıltılar duydum:

‘‘Dün gece televizyonda gösterdiler, sen de gördün müydü?’’

‘‘Hee ya, Peker'in çetesinden miymiş neymiş.’’

‘‘Yok be, Nuriş'in tetikçisiymiş.’’

‘‘Polis dün yakalamıştı, bugün nasıl serbest kalmış?’’

‘‘Belki de kaçmıştır.’’

‘‘Ama televizyonda gözlüklü değildi.’’

‘‘Tebdil geziyordur.’’

Döndüm, adamlar bana bakıp konuşuyorlardı. Dün akşam Nebil Özgentürk'ün ‘‘Bir Yudum İnsan’’ programında beni görmüş olmalıydılar. Ama niye ille de mafya haberleriyle karıştırıyorlardı? Aslında onlar benden çok mafya suratlıydılar. İlk durakta otobüsten indim.

‘‘Bak tanıdığımızı anladı, tüyüyor. Polise haber versemiydik?’’

‘‘Ben canımı sokakta bulmadım, bizi vurmadan çekip gittiği için şükret!..’’

*

Otobüsten inince ilk çevirdiğim taksinin kapısı içerden kilitliydi. Şoför, camın arkasından yüzüme dikkatli dikkatli baktı. Ben de onun kötü bakışlı ve kanlanmış gözlerine baktım ve de o taksiye binmekten vazgeçtim. Zaten o da beni almaktan vazgeçmişti, gazlayıp gitti. Yağmur altında yaşlıca ve ufak tefek bir taksi şoförü bulana kadar dikildim. Bindiğim taksinin şoförü dişime göreydi ama vites kolunun yanında kolum kadar bir İngiliz anahtarı, ayaklarının altında da koca bir levye duruyordu. Benim onlara dikkatle baktığımı görünce,

‘‘Üç kuruş için şoför boğazlıyorlar beyim. Biz de boş gezmiyoruz artık’’ dedi sonra da kapı cebinden koca bir ekmek bıçağı çıkarıp gösterdi.

‘‘Karanlık bastı, şehir dışına gitmiyoruz değil mi beyim.’’

Bunca alet ve edevatı gördükten sonra ben de TEM yolunun üstündeki gazeteye gitmekten derhal vazgeçtim.

‘‘Eve gidiyorum, Mecidiyeköy'e çek.’’ dedim.

*

Eve girerken ilk patlama sesinde kendimi yere attım. Bu sesin Galatasaray-Milan maçından çıkan seyircilerin patlattığı çata-pat sesi olduğunu biliyordum. Ama birilerinin aşka gelip havaya ateş edeceğini ve seken kurşunun beni vuracağını da biliyordum.

*

Tam dalmak üzereydim ki, kapının zili takılmış araba kornası gibi soluk almadan çalmaya başladı. Uyku sersemliğiyle bulabildiğim terlik tekini ayağıma geçirip kapı pervazlarına çarpa çarpa koşuşturdum.

Selim, ben kilidi açar açmaz kapıyı omuzladı ve beni de kafakolla duvara çarpıp içeri daldı. Sonra da çarparak kapattığı kapıya sırtını yaslayıp kesik kesik solumaya başladı.

‘‘Hemen ışıkları söndür!..’’

‘‘Niye?’’

‘‘Burada olduğumu anlayabilirler.’’

‘‘Kimler?’’

‘‘Beni öldürmek isteyenler.’’

Selim eski bir Babıali arkadaşımdı ve enine boyuna bereketli doğmuş, aslan gibi bir çocuktu. Uzun zamandır görmemiştim. Şimdi babasının elbisesini giymiş sıska bir yeni yetmeye dönmüştü. Eski pehlivan ensesi artık armut çöpü gibi gömlek yakasının içinde sağa sola gidip geliyordu. Mavi gözlerinin altında katmerli mor halkalar vardı.

‘‘Seni kimler öldürmek istiyor?’’

‘‘Karımın tuttuğu kiralık katiller!..’’

‘‘Ben seni bildim bileli bekársın. Yoksa benden habersiz evlendin mi?’’

‘‘Yoo, evlenmedim.’’

‘‘Öyleyse karın da yok.’’

‘‘Yok, ama niye yok bakalım?.. Karım olunca kendine bir aşık bulacak, sonra da beni aradan çıkarmak için şimdiki gibi kiralık katil tutup öldürtecek. Gazeteleri görmüyor musun, kimisi kocasını baltayla doğruyor, kimi zehirliyor. Beni hemen iyi bir yere sakla!..’’

*

Sabah bitişik daireden gelen bir patırtıyla uyandım. Kalkıp pencereden baktım, komşum Ali Bey pencerelerine demir parmaklık taktırıyordu. Beni görünce,

‘‘Yine ikinci kata hırsız girmiş’’ dedi.

‘‘İyi ama, biz 7'nci kattayız Ali Bey. Bizim apartmanın 7'nci katına değme dağcılar bile tırmanamaz.’’

O sırada tepemizden bir helikopter geçti. Ali Bey, kaybolana kadar helikopteri kuşkulu gözlerle süzdü.

*

Gazetenin barında birer yolluk içerken Vahap,

‘‘Arabayı satıp kurtuldum’’ dedi.

‘‘Hayrola, daha yeni almıştın.’’

‘‘Nedense bu Japon arabasına bir türlü ısınamadımdı.’’

Kanat,

‘‘Isı meselesi değil, korku meselesi ağabeyciğim. Zaten bomba korkusundan binemiyordu garip!..’’ dedi.

‘‘Haydi be, asıl korkan Ertuğrul Bey... Eve üç arabayla dönüyor, hangisine bindiği belli olmuyormuş.’’

‘‘Fikret Ercan da önden göndermek için bir benzerini arıyormuş. Aylıkla tutacakmış.’’

‘‘Fikret'e benzeyen kişi zor bulunur.’’

‘‘Fatih de koruma görevlilerini geri göndermiş. Artık korumasız gezmeye karar vermiş.’’

‘‘Niye?’’

‘‘Korumalardan şüphelenmeye başlamış.’’

Gazeteden çıkarken baktım, kurşunlanan kapı camını değiştirmişlerdi. Evin sokağına park ederken karşı kaldırıma gözüm ilişti. Boş kaldırımda iki kişi birbirine ağır ağır yaklaşıyorlardı. Karşı karşıya gelince ikisi de durdu. Bir an birbirlerine baktılar, sonra hızla geri dönüp birbirlerinden koşarak kaçmaya başladılar.

*

Asansörde, ‘‘Allah'ım ne hale geldik!.. Ben, çocukken bizim sokakta sokak kapıları bile açık dururdu. Şimdi masanın çekmecesinden bile terörist veya mafya çıkacak diye korkar olduk. Baba oğlundan, oğlan kardeşinden şüpheleniyor. Kimse kimsenin gözlerinin içine bakamıyor. Bunun adı herhalde toplumsal paranoya!..’’ diye mırıldanıyordum.

Çelik daire kapımın çifte kilidini açtım, sonra tekrar kilitleyip zincirlerini de taktım. Her ihtimale karşı arkasına yine sandalye dayadım. Yorgundum, soyunmaya başladım. Kurşun geçirmez çelik yeleğimi de çıkarıp yattım. Rüyamda o herifler beni yine kovaladılar.

Yazarın Tüm Yazıları