Huysuz İhtiyar

Haberin Devamı

Bir zengin adam öyküsü

Bir Sayısal Loto káğıdına baktım, bir de televizyonda çıkan numaralara... Sonra bir daha baktım. Televizyondaki numaraları büyük bir dikkatle káğıda yazdım. Kalkıp kendime bir kadeh rakı doldurdum. İki sakinleştirici hapla birlikte rakımı içtim. Sonra Loto káğıdıyla yazdığım numaraları tekrar karşılaştırdım. Ondan sonra evin içinde bağıra bağıra koşuşturmaya başladım. Ne dediğimi anlayamıyordum. Zaten anlaşılacak bir şey de söylemiyor, sadece bir avaza haykırıp garip sesler çıkarıyordum. Nedense soyunmaya da başladım. Çıplak koşmak daha keyifli ve havadar oluyordu. Tam 500 milyar!.. Düşünebiliyor musunuz?.. Tam 500 milyar kazanmıştım. Eşe dosta müjdeyi vermek için telefona saldırdım. Ama ahize elimdeyken zınk ettim durdum. Ben, yoksa salak mıydım?.. Loto'yu kazandığım bir duyulursa, başıma kimbilir neler gelirdi? Geçim sıkıntısı çeken bilumum eş, dost borç diye başıma üşüşürdü. Zaten zengin dostum yoktu ki... Hayır kurumları, noolur bi yardım edin Memed Ali Bey'ciler, çocuğu için Amerika'da ameliyat parası isteyenler gırla giderdi. İşin kötüsü de, eski alacaklılarım alacaklarını hatırlarlardı. Hanım zaten bahçeli bir ev alalım diye yıllardır başımın etini yiyordu. Büyük oğlana da sarhoş olduğum bir gece gaza gelip üniversiteyi bitirirse araba almaya söz vermiştim. Herif de bu yıl üniversiteyi bitiriyordu. Küçüğü bisiklete fit olmuştu. Ama ille de Mavntın Bayk olacakmış... Yani, en pahalısından...

Acaba konu komşu patırtımı duymuş muydu? Bir koşu kapının göz deliğinden koridora baktım. Çok şükür apartman sakindi. Bunları düşünürken sırtımı buz gibi bir ter kapladı. Dizlerim büküldü, masaya tutunmasam yere yığılıverecektim. Ya başka 6 tutturan ve benim paracıklarıma göz diken alçaklar çıkarsa!.. Yüreğimin gümbürtüsünden sokaktaki araba ve kamyon seslerini duyamaz oldum. İster misin 6'yı 4 kişi daha bilsin de, benim 500 milyar 100 milyara düşüversin!.. 4 hırsızı vurursam, kaç yıl yatacağımı hesaplamaya başladım. Sonra koşup bir kadeh rakıyla iki sakinleştirici hap daha içtim ve televizyonun karşısına geçtim. Ben niye boğuluyorum, gözlerim niye fırtlıyor diye düşünürken nefes almayı unuttuğumu fark ettim. Hah hhaayyt!.. Hem de hayyt ki ne hayt!.. Parama göz diken namussuzlar avucunu yalamışlardı. Loto'yu bir tek kişi tutturmuştu!.. Yani benn!..

Loto kuponunu katlayıp cüzdanıma yerleştirdim. Cüzdanı da pantolonumun arka cebine koyup düğmesini sıkıca ilikledim. Ama pantolonla yatamazdım ki. Kuponu cüzdandan çıkardım. Yara bandıyla karnımın altına yapıştırdım. Aceleyle masama oturup bir káğıda rakamlar yazmaya başladım. Karım ya da çocuklar her an gelebilirlerdi. Nitekim de, geldiler. Hanım komşudan döndü, az sonra da çocuklar sinemadan... Hesap kitap dolu káğıtlardan başımı kaldırıp en karanlık suratımla onlara baktım.

‘‘Bu iş böyle yürümez. 8 milyon elektrik gelmiş yine!.. Burası fabrika mı, ev mi? Siz de kız arkadaşlarınızla telefonda konuşacağınıza Çırağan Saray Oteli'ne yemeğe götürseniz bana daha ucuza gelecek. Ulan, Telekom'un gizli ajanı mısınız nesiniz. Rahmi Koç bile telefonda 5 milyon liralık konuşmuyor!.. Siz paranın nasıl kan ve can pahasına kazanıldığını biliyor musunuz?’’ gibisinden sesimi gittikçe yükselterek bir söylev çektim. Ev halkı,

‘‘Ama... Fakat...’’ gibisinden karşı çıkacak oldu. Derhal mutfağa gidip hababam su sızdıran çatlak sürahiyi buldum ve yere çaldım. Kırılan cam sesi üzerine itirazlar kesildi.

*

Karım, sabah kapıcıya günlük ihtiyaç siparişini verirken derhal yetiştim. Bütün komşuların duyabileceğini umut ettiğim bir sesle,

‘‘Kıyma, domates ve yumurta kalsın Yusuf efendi. Ispanağı da bir kilo değil, yarım kilo al. Bizim gibi maaşla geçinen insanların ay sonunda kıyma, yumurta nesine?.. Fırında ucuz bayat ekmek kalmış mı diye sor.’’ diye höykürdüm. Giyinirken karım,

‘‘Niye sana aldığım yeni gömleği giymiyorsun da, böyle kol yenleri tirfillenmiş eski püskü şeyleri giyiyorsun?’’ diye mızırdanmaya kalktı. Ben de ona, bu hayat pahalılığında artık yeni bir şey giymeye paydos etmemiz gerektiğini, eski ev hanımlarının nasıl yama üstüne yama vurup eriyen yerleri ördüklerini bağıra çağıra bir güzel anlattım.

*

İşyerinde arkadaşları çaktırmadan tek tek gözden geçirdim. Hiçbiri benim Loto'da 6 tutturduğumdan haberli gibi görünmüyordu. Ama ben, her ihtimale karşı bir ikisinden aybaşında ödenmek üzere yalvar yakar borç aldım. Akşam meyhanede de param yok diye hesabı deftere yazdırdım.

Ertesi gün, bankaya koşup Loto'dan paramı çekmeleri, ismimi asla açıklamamaları, bir yıl vadeli olarak hesabıma yatırmaları için noter eşliğinde talimat verdim. Faiz konusunda da sıkı pazarlık yaptım. Parayı hemen harcamaya başlayıp cümle alemi tepeme üşüştürecek kadar enayi değildim.

Evde uyguladığım ekonomik sıkıyönetim sonucunda, beklediğim gibi kıyamet koptu. Büyük patırtı ve hır gürden sonra 20 yıllık karımdan boşandım. En eski elbiselerimi giyip en boynu bükük edalarımı takınmalarıma rağmen merhametsiz yargıç maaşımın üçte birini nafaka olarak ödememe karar verdi.

*

Az kaldı dalgaya düşüp kendime bir apartman dairesi kiralayacaktım. Allah'tan ev sahiplerinin açgözlülüğü beni uyandırdı. Kiralar 200 milyondan başlıyordu. İşyerime çok yakın bir gecekondu buldum. Briketten yapılmış, tuvaleti bahçede 2 göz bir ev... Ama seçimler sırasında kondurulduğu için yeni bir yapıydı. Eskiciden biraz eşya alıp taşındım. İşe yürüyerek gidip gelebildiğim için arabayı sattım. Parasını 500 milyarımın üzerine eklemeleri için bankaya yatırdım.

Yeni evimde yemek pişirmek sorun olmuyordu. Zaten her şey o kadar pahalıydı ki, pek bir şey yediğim de yoktu. Canım binde bir et çektiği zaman komşular görmesin diye başka bir mahallenin kasabından 200 gram kıyma alıp gizlice eve getiriyordum. Kokusu duyulmasın diye de komşuların yatmasını bekleyip köfte yapıp yiyordum. Çamaşırımı da kendim yıkamaya başlamıştım. Zaten yenilerini eskiciye sattığım için, birkaç parça eski gömleğim ve iç çamaşırım kalmıştı. Bazen komşudan ütüsünü isteyip gömleklerimi de ütüleyebiliyordum.

*

Ama nafaka işi çok canımı sıkıyordu. Nafakayı bedavaya getirmek için gece mesaisine kalmaya başladım. Herkes gidince daha rahat çalışıyordum. Çünkü son günlerde arkadaşlarımın karakterleri değişmeye başlamıştı. Hepsi bana tereyağında kızartılmış bir bonfileymişim gibi bakmaya başlamıştı. Mutlaka Loto'da 6 tutturduğumu öğrenmişlerdi. Bir pundunu bulup beni tongaya düşürecek ve paralarımı iç edeceklerdi. Ben de hepsiyle selamı sabahı kestim. Şu dünyada artık güvenebileceğim tek insan kalmamıştı.

*

Bu sabah yataktan kalkacak mecali kendimde bulamadım. Zaten günlerdir üzerimde bir halsizlik vardı. İki adım atsam terliyor, kesik kesik öksürüyordum. Doktora görünmem gerektiğini biliyordum ama, müessesenin doktoru yıllık iznine çıkmıştı. Özel bir hastaneye gidip eşşek yüküyle para verirsem her şey anlaşılabilirdi. Fena halde ateşim vardı. Bir bardak su içmek için doğrulmaya çalıştım. Göğsüme ve sırtıma bir sancı saplandı. Yorganı üstüme çekmeye çabaladım. Ama kollarım iyice uyuşmuştu. Yatakta her zaman yaptığım gibi 500 milyarı nasıl yiyeceğimin hayalini kurmaya başladım. Paralarımın vadesinin dolmasına şunun şurasında birkaç hafta kalmıştı zaten!..

*

Bir gazete haberi: YOKSULLUK İÇİNDE ÖLEN ADAMIN BANKADA 1 TRİLYONU ÇIKTI

Gecekondusundan 2 haftadır çıkmadığı için meraka kapılan komşularının polise haber vermesi üzerine Remzi Cansever adlı şahıs, yatağında ölü bulundu. Mutfağında sadece iki adet kurumuş köfte ve küflenmiş yarım ekmek bulunan Remzi Cansever'in yapılan koğuşturma sonucu bankada 1 trilyona yakın parası olduğu anlaşıldı.

Yazarın Tüm Yazıları