Paylaş
Bizim yazar-çizer kuşağını Burhan Felek, Ali Naci Karacan, Ethem İzzet Benice gibi eski köşe yazarları pek beğenmezlerdi. Zıpır, sulu ve Türkçe cahili bulurlardı. Hele, Peyami Safa ve Refi Cevat Ulunay gibileri nefret bile ederdi.
Şimdi de bizim kuşak, kendinden sonra gelenleri arada bir çimdiklemeden duramıyor. ‘‘Penisli, sütyenli, kedili, sevgilili köşe yazısı mı olurmuş?.. Hababam ‘‘Benn!.. Benn!..’’ diye yazılar yazmak gazetecilik ahlakına mı sığarmış?.. Bu sorumsuzluk ve zıpırlık değil de neymiş?’’
Geçenlerde, benim kuşağımdan ünlü bir köşe yazarı arkadaşıma rastlayınca, işaret parmağımı dudaklarıma götürüp,
‘‘Aman şışşt!’’
Dedim.
‘‘Niye şışşt?’’
‘‘Aman sesini çıkarma... İkide bir gençlere çatma. Hatta kimseye çatma!.. Hazır, bizleri gazete köşelerinde unutmuşlarken patırtı çıkarıp etrafı uyandırma. Gazete yöneticileri, bizleri dedelerinin bile okuduğunu bir hatırlarsa, halimiz yamandır. Hem gazete sayfalarındaki küçük bahçelerimizden, hem de bu pahalılıkta üç-beş kuruş dünyalıktan oluruz!’’
En çok da Demirel'in, Ecevit'in, Erbakan'ın, Baykal'ın hâlâ politikayla uğraşmalarına olan kızgınlığımıza gülüyorum. ‘‘Bu ahı gitmiş vahı kalmış adamların hâlâ tepemizde ne işleri varmış? Bu ne doyumsuz ihtiras, bu ne inatmış?.. Aynı yüzleri görmekten millete gına gelmişmiş!..’’
Bunları yazanlar ve çizenler kimler?.. Hasan Pulur, Çetin Altan, Oktay Akbal, İlhan Selçuk, Metin Toker, Oktay Ekşi, Hakkı Devrim, Bedri Koraman, Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk ve bendeniz gibi birçok yazar ve de çizer... Yani gazete köşelerinde yarım asırdır kalem oynatıp daktilo tuşu tıkırdatan kişiler.
Ya bir gün, Demirel ya da Ecevit, ‘‘Yahu, sizin bize laf edecek haliniz mi var!.. Sizin gazetecilik geçmişiniz, bizim politikacılığımızdan daha eski ve daha moruk!.. Ben geldim gidiyorum, aynı adamların yazılarını okumaktan ve karikatürlerine bakmaktan artık gına geldi. Biraz evinize gidin, Evren gibi resim filan yapın kardeşim!’’ derse ne halt edeceğimi düşünüyorum.
Paylaş