Paylaş
O’YAZAR 5
Hakkında on yıl hapis cezası istenen Fransa’nın eski başkanı Sarkozy’nin başına gelenler beni çok üzdü.. Kara vicdanlıların elinden gelse adamı müebbet yatıracaklar..
Suçu da neymiş? Bir mahkemenin kararını etkilemek için iki üç hakimin yerini değiştirmiş.. Vay vay vay!
Ama kabahat bunda.. Fransa’nın başına geçmişsin, koskoca cumhurbaşkanı olmuşsun.. Mahkemeleri kendine bağlamayı akıl edemedin mi? Bunlarda demokrasiye sürecek akıl yok..
Ben bu çocuğu üniversite yıllarından tanırım..
“Büyüklerini Sevmekte Sınır Tanımayan Gazetecilerin..” aktif bir üyesiydim.. Birlik, aktif üyelerini “fikir çatışmalarına hazırlamak için” Paris’te bir “Karate ve Uçan Tekme Kursu” açmıştı..
Biz Türkiye’den üç kişi o kursa yazılıp, Paris’e gittik.. Ben, Cengiz Çandar bir de Hasan Cemal..
Cengiz Çandar’ın İngilizcesi, Hasan Cemal’in de Almanca ve İngilizcesi vardı.. Ben de sekiz dilde “No” diyebiliyordum.. Hasan kursun ilk haftasını bile bitiremedi.. Hareketleri de konuşması kadar ağır olduğundan, kursun hocasına sinir krizi geçirtip kurstan kovuldu..
Cengiz bir ay dayandı.. Ben kursun en iyi uçan tekme atan öğrencisi olmuştum.. Hoca beni bir gün Cengiz Çandar ile eşleştirdi.. Buna bir uçan tekme koymuşum.. Oğlan dağıldı..
Kendine gelir gelmez de “Ben dönüyorum..” deyip kurstan ayrıldı.. Nasıl bir tekme ekleştirmişsem artık, İstanbul yerine yanlışlıkla Bekaa Vadisi’ne gidip oralarda süründü..
İşte bu Nikolai Sarkosy de o vakitler bu kursun verildiği spor salonunda getir götür işi yapıp, kendine harçlık çıkarıyordu.. Ben bunu himayeme almıştım, o vesileyle babasıyla da ahbap oldum..
***
İşin aslını da o zaman öğrendim.. Meğer bunlar çakma Fransızmış.. Bunun dedesi dünya savaşı bittiğinde Macaristan’a giren Ruslar’dan kaçıp Fransa’ya gelmiş.. Öyle vatandaş olmuş..
İkinci kez 1975’te karşılaştık.. Ben bir dönem Institut d’Etudes Politiques de Paris’te hocalık yaptım.. Şimdi profesör olan Hasan Köni de benim asistanımdı..
İkimiz de Sarkozy’i çok kolladık lakin kafasız bir çocuk olduğundan burayı da bitiremedi.. Son olarak da Carla Bruni ile evlendiğinde görüştük.. Türkiye’den bir tek beni çağırmıştı düğüne.. Bunun boyu zıplayarak yürüdüğünde 1.65’tir.. Carla ise neresinden baksan 1.70’in üzerinde beygir gibi kadın..
Bizimki, boy farkını kapatmak için ayakkabısının tabanına iki santimlik yükselticiler koymuş.. Fark kapanmadı tabii.. Kendini rezil etti..
Nasıl becerdi bilmiyorum, cumhurbaşkanı oldu.. Saraya yerleşir yerleşmez de beni aradı.. “İlle gel, bana danışman ol..” Ben, hayır dedikçe bu ısrar ediyor.. Sonunda “Sana Legion d’Honneur Nişanı vereceğim..” diye beni kafalamaya çalıştı..
Ben “Onu önünüze gelene veriyorsunuz, ben istemem..” dedim..
Bu kez “Gel! Officier de la Legion d’Honneur..” vereyim dedi.. Şövalyelerin komutanı nişanı.. Bir Atatürk’te bir de Yaşar Kemal’de varmış ondan.. Yine kabul etmedim..
Sonra duayen köşe yazarı olarak yeni cumhurbaşkanını arayıp kutlamıştım.. O konuşmada rica edip, Legion d’Honneur Nişanı’nı bizim Zülfü Livaneli’ye verdirdim..
Hey gidi günler hey!
Paylaş