YAZ mevsimi yaklaşırken davetler sıklaşır, cemiyet havası da ısınır. Geçtiğimiz günlerde Ankara’da da durum böyle oldu.
Maserati, Rixos Otel’de bir davet verdi. Ben Rixos Otel’de bazı organizasyonlara katılmış, bir iki davet vermiştim. Bunlardan biri ABD Enerji Bakan Yardımcısı ve aralarında ABD Savunma Sanayi Müsteşarı da olmak üzere 15 kişilik heyetine, enerji sektörü temsilcilerinin de katılımı ile verdiğim çalışma yemeğiydi ve Kristal Salon’da gerçekleşmişti. Adını salonunun tavanında boydan boya uzanan kristal bir avizeden alan salon, bu tip toplantılar için bana gayet sevimli gelmişti. Maserati partisi 18. katta Private Club adlı özel bir salonda verildi. İddialı, kişiye özel davetiyenin ön yüzünde davet öncesi dileyenler için randevu ile Maserati deneme sürüşü yaptırılacağı, sonrasında otel girişinde Private Club’ın anahtarının verileceği duyuruluyordu. Arka yüzünde ise davette dünyanın ünlü saat ve mücevher markalarının Türkiye temsilcisi Uğur Saat’ın kolleksiyon sunumu vardı.
360 derece Ankara
Ben deneme sürüşüne katılmadım, 21.30 gibi davete geldim. Otel girişinde Maserati bir otomobil sergileniyor, konuklar görevliler tarafından özenle karşılanıyordu. Salonda Black Label bir stand kurmuş, hostesler ikramda bulunuyorlardı. Barda içecek servisi yapılıyor, yiyecek ikram ediliyordu. Konukların çoğu kendilerini Private Club’ı çevreleyen ve neredeyse 360 derece dönen terasa atmış Ankara’nın panaromik manzarasının keyfini çıkarıyordu. İçeride DJ popüler müziklere yer verirken, Amerikalı kadın saksafon sanatçısı çalan parçalara eşlik etmeye başladı. Müziğin hoş esintisi, konukların çoğunun terastaki manzarayı bırakıp içeriye girmesine, müziği dinlemesine yol açtı. Geceyarısına doğru konuklar yavaş yavaş partiyi terk edip kimileri evlerinin, kimileri de eğlenceye devam etmek üzere başka mekanlarını yolunu tuttular.
Fedesoyev şöleni
Ertesi gün İstanbul’da Cemal Reşit Rey Konser Salonunda Moskova Çaykovski Senfoni Orkestrası’nın kuruluşunun 80. yıldönümü vesilesiyle düzenlenen tarihi bir konser daveti vardı. Dünyaca ünlü orkestra şefi Vlamidir Fedoseyev yönetiminde olan, Rusya ulusal kültür mirasının bir parçası olan bu Rus orkestrasını İngiliz London Times gazetesi senfonik müziğin son şahikası olarak tanımlıyor. Konserin 2010 Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’da gerçekleşmesi ona ayrı bir anlam katıyordu. Konuklar arasında üst düzey bürokratlar, Rus konuklar ile Şarık Tara, Ali-Adnan-Metin Şen, Can Tahincioğlu vardı. Konser öncesinde biraz sohbet ettik. Bana bir dönem Ankara’da yaşamış, eski ve yakın arkadaşım olan Tuğçe Koç eşlik etti. Fedoseyev tam 36 yıldır, o zaman Moskova Radyosu Senfoni Orkestrası olarak kurulan bu orkestranın sanat yönetmenliğini ve baş orkestra şefliğini sürdürüyor ve orkestrayla özdeşleşmiş durumda. Onun başlıca özellikleri, farklılığı, programları, yeni bestelere yer vermesi ve iyi bilinen müzik partisyonlarına getirdiği özgün yorumlar. “Romeo ve Juliet” suiti ve Çaykovski 4 nolu f-moll’den oluşan konser büyüleyiciydi. Önde oturduğum için orkestra şefinin ve üyelerinin mimiklerini dahi takip edebiliyor olmam konserle daha çok bütünleşmemi sağladı. Alkışlarla her seferinde sahneye dönen şef bu şölenin bir kaç ilave eser ile biraz daha sürmesini sağladı. Konserin ardından az sayıda konuk için salonun hemen yakınındaki Park Şamdan’da verilen davete katıldık. Burada konuklarla sohbet etmenin yanı sıra çok sayıda sanatçıyı keşfeden ve dünyaya tanıtan Şef Fedoseyev ile tanıştık. Davetten ayrıldıktan sonra Ulus 29’a geçtik. Keyifli bir cumartesi akşamı olmuştu.