Türkiye’de büyümek için banka almak gerekmiyor

CITIGROUP CEO’su Chuck Prince, Türk bankacılık sektörünün daha sağlıklı bir yapıya kavuşmaya başladığını ve Türkiye’de büyümek için bir banka satın almaya gerek olmadığını söyledi.

‘Çalışanlarla Dünya Turu’nun ikincisine bu yıl Türkiye’den başlayan Prince, Citigroup Türkiye çalışanlarıyla geçen hafta İstanbul’da biraraya geldi. Prince, ‘Türkiye’de hükümetin ekonomi ve politika alanındaki yapısal reformları sürdüreceğine inanıyoruz’ dedi.

DÜNYANIN en büyük finans grubu Amerikan Citigroup CEO’su Chuck Prince, Türk bankacılık sektörünün daha sağlıklı bir yapıya kavuşmaya başladığını ve Türkiye’de sürdürülebilir bir büyüme amaçladıklarını söyledi. ‘Çalışanlarla Dünya Turu’nun ikincisine bu yıl Türkiye’den başlayan Prince, Citigroup Türkiye çalışanlarıyla geçen hafta İstanbul’da biraraya geldi. Prince, Citigroup’un 2005 yılında nasıl ilerlemesi gerektiği konusundaki görüşlerini ve dünya çapındaki faaliyetlerini paylaştı. 2004 sonu itibari ile 17 milyar dolar net kárı, 300 bin çalışanı ve 200 milyon müşteri hesabı bulunan Citigroup’un CEO’su Chuck Prince, ‘Türkiye’de hükümetin ekonomi ve politika alanındaki yapısal reformları sürdüreceğine inanıyoruz’ dedi. Chuck Prince ile Türk bankacılık sektörünü ve Citigroup’un geleceğe dönük planlarını konuştuk.

Dünyanın birçok yerinde yatırımları olan bir finans grubusunuz. Türkiye’deki yatırımlarınızdan memnun musunuz?

- Citigroup Türk piyasasındaki 30. yılını kutluyor. Buradaki uzun süreli varlığımız Türkiye’ye olan bağlılığımızın bir işareti. Yakın zaman içinde, Türkiye’nin makro ekonomik koşullarının ve siyasi istikrarının güçlendiğine dair inancımızın bir kanıtı olarak kredi portföyümüzü genişlettik. Ülkenin sunduğu olumlu görünüm ve fırsatlar nedeniyle Türkiye, Citigroup için öncelikli bir pazar. Türkiye, bölgedeki en büyük pazarlardan biri.

Türkiye’de bankacılık sektöründe yapılması planlanan değişikliklere nasıl yaklaşıyorsunuz?

- Pazarın genişlemesindeki en umut verici işaret, kredi ve mevduat gibi ana bankacılık faaliyetlerindeki istikrarlı canlanma oldu. Sektörün konsolide bilançosunda yaşanan sağlıklı gelişmeler, kárlılık açısından elde edilen benzer iyileşmelerle desteklendi. Sektör ana bankacılık faaliyetleri ile uğraşmaya başladığı için, bankacılık sektörü daha sağlıklı bir yapıya kavuşmuş görünüyor. Devlet tahvillerinden gelen çekici gelir seviyesi ortadan kalktığı için, bankalar karlılığı devam ettirebilmek için daha çeşitlendirilmiş kazanç alternatifleri bulmak ya da işletme maliyetlerini azaltmak durumunda kalacaklar.

AB sektöre neler katacak?

- Düzenleme ve denetleme konuları bakımından, ana bankacılık faaliyetlerine odaklanan daha standardize ve şeffaf bir bankacılık sektörü ortaya çıkacak. Buna ilave olarak, Basel II yeni sermaye koşulları getirecek. Daha fazla ve kaliteli sermayeye ihtiyaç olacak. Bu durum, bankacılık sektörü konsolidasyonu konusunda olumlu katkılar sağlayacak. Risk ağırlıklı sermaye tahsisi yaklaşımı bankacılık sektörünün daha şeffaf olmasını sağlayacak.

Bankacılık sektörünün şu anda bulunduğu ortamı nasıl görüyorsunuz?

- 2001’deki krizden sonra, Türk bankacılık sektörüne daha sağlıklı bir yapı kazandırmak üzere çok önemli atılımlar gerçekleştirdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun sadece finansal hizmetler sektörünün sağlıklı işlemesi üzerine yoğunlaşmasını sağlayan, bankaların düzenlenmesine yönelik yeniden yapılandırma çalışmaları son derece cesaret verici olmuştur. Bunun dışında, makro-ekonomik seviyedeki gelişmelerle birlikte, bankacılık sektörü daha önce hiç rastlanmamış bir hızla büyüyor. Enflasyonun ve faiz oranlarının düşmesinin, bankacılık sektörünün müşterilerine daha çeşitli ürünler sunmasına imkan tanıdığına ve aktif büyüklüğünü de büyük bir büyüme potansiyeli olduğuna inaniyoruz. Dünyada Türkiye’deki gibi umut veren büyüme fırsatlarının sınırlı olması nedeniyle, uluslararası bankalar Türk piyasasına daha fazla önem vermeye başladı.

Citigroup’un Türkiye’ye ilişkin stratejisi ve yatırım planları nedir?

- Türkiye’de sürdürülebilir bir büyüme hedefliyoruz. Türkiye, Citigroup için öncelikli bir pazar konumunda ve biz çalışanlarımıza, şirketimize yatırım yapmaya devam edeceğiz. Hem bireysel hem de kurumsal bankacılık alanında müşteri kazanmayı amaçlıyoruz. Kurumsal bankacılık alanında rakiplerimizle karşılaştırıldığında daha büyük ölçekli şirketlerle çalışıyoruz. Bu kuruluşlarla ilişkilerimizi derinleştirmeye çaba gösteriyoruz. Kısa ve orta vadede, finans sektörü özellikle hazine, yatırım bankacılığı, ticaret ve kurumsal finans alanlarında daha sofistike ürünler sunacak. Bireysel bankacılık alanında pazar payımızı artırmayı planlıyoruz.

Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Hükümetin ekonomi ve politika alanındaki yapısal reformları sürdüreceğine inanıyoruz. Türk parasına güvenin artması ve ters para ikamesinin enflasyondaki düşüşle beraber sürmesi, mali disiplin ve reel faizlerdeki düşüşle düzelen borç dinamikleri, bizim olumlu görüşümüzün ardında yatan en önemli sebepler. Yapısal reformlardaki başarı ve hükümetin IMF ile yürütülen ekonomik programa verdiği önem piyasalar tarafından oldukça olumlu algılandı. İhracattaki iyileşme ve üretkenlikteki artış, 2006’da Türkiye’nin büyüme modelinin çok sert iniş çıkışlardan ziyade, daha sürdürebilir bir yapıya dönüşmesini sağlayacak.

Banka satın almalarında zaman zaman Citigroup’un da adı gündeme geldi. Türkiye’de banka satın almayı düşünüyor musunuz?

- Önemi gün geçtikçe artan Türk piyasasındaki güçlü konumumuzu devam ettirmek için 30 yıldan bu yana çalışmaktayız. Büyümek için çok farklı yöntemler vardır; şirket satın almak bunlardan sadece birisidir. Citigroup küresel olarak her zaman bütün seçenekleri değerlendirmektedir.

AB bankaları Türk müşteri peşine düşecek

Türkiye’de bankacılık sektöründe yabancı bankaların payının yüzde 25’i geçip geçmemesi tartışılıyor. Sizin bu konudaki düşünceniz nedir?

- Bu payın ne olması gerektiği tartışmaya açık bir konu. Türkiye’nin AB aday ülkesi olması malların ve hizmetlerin, işgücünün ve uluslararası fonların hareketinde ulusal sınırların artık kritik bir rol oynamaması anlamına gelebilir. AB ülkelerindeki bankalar, hizmetlerini Türk müşterilere de pazarlamak ve yerel bankalarla rekabet etmek isteyeceklerdir. Bu yüzden kritik başarı faktörü, uluslararası ve ulusal sermayenin kombinasyonundan oluşan güçlü ve yetkin bir bankacılık sistemine sahip olmaktan geçecek.

Bireysel bankacılığa Türkiye’de geç başladık

Türkiye’deki faaliyetleriniz kurumsal ağırlıklı. Bireysel bankacılığa nasıl bakıyorsunuz?

- Küresel olarak bireysel bankacılık hizmetlerimiz sürekli olarak büyüyor. Türkiye’de bireysel bankacılık hizmeti sunmaya oldukça geç başladık. Gelecek yıllarda bireysel bankacılık hizmetlerine ve ayrıca kurumsal bankacılık hizmetlerine yoğun şekilde yatırım yapacağız.

2006’da milli geliriniz

5 bin doları geçer

2006’ya ilişkin beklentileriniz neler?

- Gayrisafi yurt içi hasılanın reel olarak 2005’de yüzde 5, 2006’da yüzde 6.5 büyümesini bekliyoruz. 2005 ve 2006, Türkiye’nin ardarda güçlü bir büyüme sergilediği 4 ve 5. yıllar olacak. Türkiye’de kişi başına düşen gelirin 2006’da 5 bin doları geçmesini, verimlilik artışına paralel enflasyon ve faizlerin düşük seyrini korumasını bekliyoruz.

risk yönetimi ve risk izleme sistemine sahibiz. İnsiyatif alarak ve yerel koşulları göz önünde bulunduran küresel bir plan uyguluyoruz.

CHUCK PRINCE

Citigroup’un CEO’su ve Citigroup Yönetim Komitesi üyesi Chuck Prince, 1950 doğumlu. Los Angeles, Güney California Üniversitesi mezunu. Uluslarası İlişkiler üstüne master yaptı. Güney California Üniversitesi’nden hukuk diploması da alan Prince, Georgetown Üniversitesi’nde Hukuk master’ı yaptı. Kariyerine 1975’de U.S.Steel Corporation’da avukat olarak başladı. 1979’da daha sonra Citigroup’u oluşturacak firmalardan biri olan Commercial Credit Company’e katıldı. 1983’de Commercial Credit Company’de Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Genel Danışman oldu. 1996’da Yetkili Başkan Yardımcısı, 2000’de İdari Yönetici, 2001’de Organizasyon’dan sorumlu yönetici (COO) oldu. 2002-2003 arasında Citigroup Global Kurumsal Bankacılık ve Yatırım Bankacılığı Bölümü’nde Başkan ve CEO olarak görev aldı. 2003’de Citigroup CEO’luğuna atandı.
Yazarın Tüm Yazıları